Ümit Kayaçelebi

CEMİLE SESLİSU (ALMASD) ERMENİ DOĞDU MÜSLÜMAN ÖLDÜ

Ümit Kayaçelebi

1460 yılında Van’a gelip yerleşen Van’ın en eski ailelerinden biri olan Kayaçelebi ailesinde tek hacca gitme bahtiyarlığına eren tek Kayaçelebi rahmetli Büyükannemiz Cemile (seslisu) Kayaçelebi olmuştur.

Büyükbabalarımız Vehbi ve Ziya beyler başta olmak üzere Kayaçelebi ailesi’nin kıymetli büyükleri Babam Necati, amcalarım Ayhan, Kaya, Ethem ve Arslan amcalarımızdan hiçbiri nedense hacı olmadan hacca gitmeden alemi bekaya göçüp gittiler.

Hepside kıymetli ve muhterem insanlardı ama ailede hacı amca diye hacı baba diye seslenenciğimiz hiçkimse olmadı maalesef.

Kayaçelebi ailesinden sadece bir tek kişi hacca gitme mutluluğuna ve hacı olma saadetine erişti. O da Rahmetli Cemile Kayaçelebi (seslisu) oldu.

Bizim ailede ikinci bir Cemile Kayaçelebi nenemiz var ki o rahmetli Vehbi beyin eşiydi. Bahse konu ettiğimiz ikinci Cemile Kayaçelebi benim dedem emekli Başmuallim Yusuf Ziya Kayaçelebi’nin ikinci eşiydi.

Büyükannemiz Behiye hanım vefat edince dedem Cemile Seslisu ile evlendi ve Edremit’ten alıp Van’a getirdi.

Behiye ninemizde Edremitliydi zaten. Bizim Edremit’te Gavurun bağı denen yere yakın birkaç dönümlük bir bağımız bahçemiz vardı yaz aylarında hep Edremit’e gider kalır ve kış olunca Van’a dönüp gelirdik. O yüzden Edremit yabancı bir yerimiz değil.

Edremit o yıllarda daha şirindi daha güzeldi hepsi Edremit’in insanlarıydı yani Edremit bir aile yuvasıydı. İşte dedem Edremit’te kaldığımız zaman rahmetli Mustafa Seslisu ile de muhabbeti olması dolayısıyla gidiş gelişi vardı. Yemek ve çaya giderdik. O yıllarda daha ilkokul sıralarında olduğum için çok nette olmasa bazı şeyleri iyi hatırlıyorum. Mustafa beyin evi tam Şerif ağabeylerin Vediye ablaların evinin yanında iki katlı bir evdi. Bahçesinde havuzu vardı. Birkaç dönümlük oldukça büyükçe bir bahçesi vardı. Mustafa amca iyi hatırlarım böyle oturur merdivenin başında o zaman tütün tabakasını çıkarır 8 lik tütünü içer ve tütün bittiği zamanda kağıtlarını atmazdı elinde zabit kalemle bir şeyler yazıp dururdu.

Mustafa amca kısa boylu ufak tefek kendi halinde bir insandı. Kendisi de o zamanlar Reji memurluğundan emekli olmuştu.

 İşte bir ev bahçe birde hanımı vardı mutlu bir hayatı varken rahmete göçünce  Cemile hanım kendi evinde tek başına kaldı. Oğlu kızı geride hiç kimsesi yoktu sadece İstanbul’da yeğenlerinin olduğunu Florya’da  oturduklarından bahsederdi. Öyle  bezende İstanbul’a gidip gelirdi.

Bu arada benim Büyükannem Behiye hanım da vefat edince dedem Cemile Hanıma evlenme teklifinde bulundu ve o da yalnız olduğu için tek başına kalamadığından Edremit’teki bağını bahçesini ve evini yarlığa (ortağa) bırakıp geldi bizim Van’daki eski Banka Sokağındaki evimize yerleşti. 

Lakin takdiri ilahi bu ya dedemle cemile hanımın izdivaçları çok sürmedi dedem de rahmete gitti ve Cemile nenemiz yine tek kaldı. Tek kaldı ama bizimle kaldı. Evimiz vardı dedemden kalan ev, bağ, bahçe, arsalarımız vardı. Hatta kapımız da bir kamyonumuz bile vardı. Nenemizin hayatı güzeldi ve bizde seviyorduk onu. böyle hayat sürerken aklına hacca gitmek geldi. Babamla müşavere ettiler o zamanın zor şartlarında hacca gitti ve dönüşünde gidip Erciş’te karşıladık. Hac pilavını yedik zerdesini tattık baklavasını yedik.

Artık bizimde bir hacı annemiz vardı. Daha doğrusu Kayaçelebi ailesininde bir hacısı vardı Derken nenemiz birden hastalandı ve ağırlaştı. Allah işini rast getirsin babam Doktor İzzettin Beyi getirdi ve izzettin bey baktı ona söylemedi ve çok az bir ömrünün kaldığını bize söyledi. Biz bildik ama o bilmedi.

Cemile nenemiz de bir gün babamı ve annemi çağırarak Bakın dedi benim Edremit’teki bağımı bahçemi her şeyimi benden sonra satın ve Van da yapılan yeni camiye bağışlayın dedi babam ve annemde evet dediler.Ve çok geçmeden nenemiz de hakka yürüdü gitti.

Ardı sıra o zamanki yeni yapılan Hazreti Ömer caminin yönetimine giderek evrakları imzaladık ve rahmetlinin geride kalan her şeyini cami yönetimine bağışladığımız da o zamanki başkan olan Mehmet Kuralkan hiç unutmam aynen şöyle dedi:

-Siz dedi bu malı bağışlamakla  bu caminin bir minaresini yapmış oldunuz. Ve teşekkür ettikten sonra bir de bana 800 lira vererek bir bisiklet hediye ettiler. Ve ben o bisan marka bisiklete her binip pedal çevirdiğimde rahmetli nenemi andım.

Şimdi geliyorum asıl konumuza;

Cemile nenemiz doğma büyüme Edremitliydi. Çünkü eskiler bilirler eskiden buralarda da Müslümanlarla birlikte Yahudiler, Ermeniler de yaşamışlardı. İşte Cemile nene Van’a geldiğinde bunları hep dedeme ve babama anneme anlatırken  bazı şeyler de  aklımda kalmış.

Nenem derdi ki bizim hoş komşularımız vardı beraberdik her şeyi paylaşırdık. Kimse bize düşman değildi bizde kimseye düşman değildik. Çünkü ortada düşmanlık edecek bir şey yokken. Rusya, İngiltere fit verdi ve bizimkiler ayaklandı. Babam ne kadar direndiyse de eline silah almadıysa da  bir zaman sonra mecbur kaldık her şeyimizi bırakıp batı ya doğru kaçmaya başladık. Kaçmak iyi de arabanız yok öküz sırtında yük koyup gidiyoruz. Kar kış kıyamet. Kaçarken Gevaş civarında eşkıyalar çıktı karışmadılar bizi öldürmediler ama her şeyimizi aldılar. Aç susuz perişan kaldık. Ayağımızda doğru düzgün ayakkabı üstümüzde elbise yok.

Yol da bizimkiler babamı alıp götürdüler zorla savaşmak için derdest ettiler. Annem ve iki kardeşimle diğer kaçanlarla birlikte iken annem yaşlı bir Müslüman’a rastladı bize ekmek verdi yiyecek verdi. Annem ağlamaya başladı dedi ki ben bu üç çocuğu alıp gidemem bu biri çok küçük nolur al senin yanında kalsın belki gelse yolda ölüp gidecek.

Zaten dönmek nasip olsa gelip alırım. Dönemezsem senin evladındır sen senin vicdanın.

Adamın durumu da o kadar iyi olmasa da annemim ağlamasına dayanamadı ve dedi kalsın ben onu evladım gibi alır büyütürüm hiç korkma dedi ve getirdiği kurana el  basıp yemin etti.

Annem bana sarıldı bende anneme ama ne yaparsın çaresiz bağrına taş basıp iki kardeşimle birlikte düştük yola bende kaldım o yaşlı aileyle. Daha küçüktüm 4 yaşındaydım.

O anı hiç mi hiç unutamadım derdi hep nenemiz. Anlatırken de hep hüngür hüngür ağlardı. O günden sonra da ne annemden ne de kardeşlerimden hiç haberim olmadı. Öyle orada kaldım bana baktılar kendi çocukları gibi de yetiştirdiler. Bende onları annem babam gibi çocuklarını da kardeşlerim gibi sevdim.Beni sahiplenen ihtiyar bana adımı sordu bende ona ;

-Benim adım Almasd dedim.

Onlarda kendi aralarında konuştular ve bana dönerek: senin adın elmas olsun istedik ama sonra vazgeçtik senin adin Cemile olsun.

Ve ben o gün Cemile oldum. Gitti Almasd geldi derken Cemile.

Bana her şeyi öğrettiler bir gün de kelimeyi  şahadet getirip Müslüman oldum.Onlarla 23 sene kaldım . Daha sonra savaş bitince o zaman reji memuru Mustafa bey beni gördü ve babamdan istedi o da beğendiği için ben Mustafa Seslisu ile evlendim ve beni alıp şimdiki Edremit’e getirdi .. Ve o zor yıllardan sonra iyi ki gitmek nasip olmadı Rabbim bana Müslüman olma şerefini nail etti diye her daim namazda niyazda Yüce Mevla’ma şükür ettim.

Cemile nenemizle alakalı işte bu kadarı aklımda kalmıştı onu da kağıda döküp yazmak bana nasip oldu.

Almasa nenemiz oldu Cemile seslisu daha sonrada Kayaçelebi olarak hayata veda etti bu gün Akköprü mezarlığında metfun bulunmakta.

Hasılı kelam bizde bu gün ve her zaman  mezarlığa gidip onu hayırla ve rahmetle anıyoruz.

Mekanı nur ruhu şad olsun Cemle nenemizin ve tüm ölmüşlerimizin.

Yazarın Diğer Yazıları