Ümit Kayaçelebi

BİZİM TÜRKÜLER 2

Ümit Kayaçelebi

Dersini Almışta Ediyor Ezber

Yozgat şehri 1760 yılı başlarında Bozok Yaylasının, yeşillik, etrafı ormanlarla çevrili içinde binbir çeşit kuşun ötüştüğü bir sahada kurulurken; Yozgat halkı o zaman yarı göçebe ve sürülerini besleyerek hayvancılıkla uğraşır, hayatlarını bu yoldan sağlarlardı. Bu ozanların çoğunluğunu Sorgun ilçesindeki ozanlarımız oluşturmaktadır.

Bozok yaylasında otlayan bu sürülerin birini de Sürmeli Bey adında bir Türkmen Yörüğü otlatırdı. Halk tarafından sevilen bu yanık sesli halk ozanı elinde kavalı, sırtında sazı Yozgat´tan Akdağmadeni´ne uzanan ormanların içinde sürüsünün içinde dolaşırdı. Bazen bir çamın dibine rastlanır. Sazının tellerini konuşturur bazen bir derenin kenarında kavalını çalar, aşık olduğu gönlünün sevgilisini düşünürdü.O sevgili ki güzelliği Bozok yayla´sına yayılmış, ahu gözlü, sürmeli kaşlı, ay yüzlü bir dilberdi. Babası bir Türkmen beyi idi ve çok sert bir adamdı. Sürmeli Bey, ailesini salarak, babasından sevdiğini istetir, mağrur adam, kızını bir çobana vermeye yanaşmaz. Araya beyler, ağalar girer ama boşuna, bir türlü gönlü olmaz kızın babasının ve iki sevgili birleşemezler.

Üzüntüsünden sürüsünü bırakan Sürmeli Bey alır sazını eline beşçamlar mevkiinde kendine bir dergah kurar. Aşkını, yanık türküleriyle dağlara ağaçlara anlatır. Küser otağına, obasına ve Akdağlar´a kadar uzanan çamların arkasında onu bir daha gören olmaz. Dertli kavalına üflediği, işli sazına söylettiği nameler kalır geriye. O gün bu gündür dillerde yankılanır Sürmeli Bey´in türküleri.

Ah Bir Ataş Ver

Uzun ve yorucu bir seferden dönen Dumlupınar denizaltısı, Nağra Burnu açıklarında İsveç bandıralı Nabuland şilebi ile Çarpıştı. Sessiz, soğuk ve bulanıktı gece. Başından aldığı şiddetli darbe ile Dumlupınar birkaç saniye içinde sulara gömüldü. Gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dairesine sığındı. Mahsur kalanların su yüzüne fırlattıkları telefon şamandırasıyla gemi ile irtibat sağlandı. Sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için herkes seferber oldu. Bu arada oksijeni idareli kullanmaları için, gereksiz yere konuşmamaları, şarkı türkü söylememeleri ve sigara içmemeleri konusunda uyarılar yapıldı. Ancak saatler süren kurtarma çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anda karanlıkta bekleyen 22 kişiye, her şey yine aynı sözcüklerle anlatıldı; konuşabilirler, türkü söyleyebilirler ve hatta sigara bile içebilirler. şamandıradaki telefon hattının öbür ucundan, tüm Türkiye, denizaltıda tevekkülle ölüme yapılan hüzünlü ama başı dik türküsünü dinledi.

Sarıkamış´ta Ölenlerin Ağıtı

 “ Avşarlar,Ceritler,Tecirliler,Bozdoğanlar,Mürseloğulları ve öteki Türkmen boyları ve oymakları 1865 yılında iskân edildiler. O tarihe kadar göçebe bir yaşam süren bu Türkmenler bundan böyle artık nüfus kütüklerine geçerek resmen Osmanlı vatandaşı oldular.

1914 yılında Birinci Dünya Savaşı başlayınca, devlet seferberlik ilan ederek bu Türkmenleri de askere çağırdı. Güçlü, yiğit bu delikanlılar Kafkas cephesine gönderildiler.

Enver Paşa yönetimindeki Osmanlı ordusu daha Kars’a ulaşmadan Allahüekber dağlarında,Soğanlı dağının eteğinde Şenkaya’ya yakın Bardız Deresi’nde, Çil Horoz dağında,Çakır Baba’da donarak şehit oldular.Asıl donma zirveye yakın yerde Taht yaylalarında oldu.

Daha savaşa başlamadan Şubat 1915’te doksan bin asker şehit oldu.Sağ kalanlar Ruslar tarafından esir edildiler.Bunlar Gediksatılmış köyündeki esir kampına konuldu

İşte bu esir kampındaki askerler şehit olan arkadaşlarının ardından yürekleri dağlayan,yanık bir ağıt yaktılar.Bu ağıt o günden bu güne söylene geldi.

Sarıkamış’ta var maşın

Urus yığmış ağır koşun

Bizim uşak açık, çılpak

Dağlarda buyudu kışın

Sarıkamış için meşe

Urus yaktı hep ateşe

Bizi koydu eli bacğlı

Nere gitti Enver Paşa

Sarıkamış al kan oldu

Zalım Urus murat aldı

Kimsesiz kız,dul gelinler

Kara giyip saçın yoldu

Enver Paşa hücum dedi

Yarıldı Moskof’un ödü

Zalım Allahüekber dağı

Neçe yiğit aslan yedi

Sarıkamış saza döndü

Dağları gülzara döndü

Serçe canlı Ermeniler

Hepisi şahbaza döndü

Soğanlı’da soğan olur

Kar,tipisi boran olur

Urus’u bozgun görenler

Anasından doğan olur

Bardız Deresi kan çağlar

Analar ciğerin dağlar

Çil Horoz dağı salında

Neçe nişanlılar ağlar

Çadırlar dağa kuruldu

Hücum borusu vuruldu

Bir Sarıkamış uğruna

Doksan bin fidan kırıldı

Allah(hü)ekber başı duman

Olduk Urus’a perişan

Kör olasın Hakkı Paşa

Sen eyledin bizi pişman

Allah(hü)ekber Kars’ın dağı

Mübarek şehit yatağı

Allah(hü)ekber’de söndü hep

Doksan bin evin ocağı

Allahüekber kar,boran

Tırmandık dağlara yayan

Gökten ateş dökülse de

Yılar mı hiç Ali-Osman

Allahüekber yan yatar

Kırazmış da güneş batar

Allah(hü)ekber’in döşünde

Neçe bin şetiler yatar

Yaşa babamoğlu yaşa

Kan bulaştı çatık kaşa

Biz Urus’u alt edterdik

Sebep oldu Enver Paşa

Aşağıdan ses geliyor

Figan bağrımı deliyor

Kör olasın Enver Paşa

Gelinleri el alıyor “(l)

(1) Bu ağıtın öyküsü 1939 Toklar-Tomarza doğumlu Çetin Önal’dan alınarak Araştırmacı Yazar Emir Kalkan tarafından Kayseri ve Yöresi Ağıtları,Kültür Müdürlüğü Kayseri 1992 kitabında yayınlanmıştır.Bu kaynaktan da Ahmet Z.Özdemir’in hazırladığı Öyküleriyle Ağıtlar II,Kültür Bakanlığı Kültür Eserleri Dizisi 303 sayılı ve 2001 tarihli eserde yer verilmiştir.

Yazarın Diğer Yazıları