Ümit Kayaçelebi

BİR ZAMANLAR RADYO GÜNLERİ 2

Ümit Kayaçelebi

OLKAN ÖZYURT

CEREN ARSEVEN

İLK YAYIN BİR BODRUM KATINDAN

Türkiye'de ilk radyo yayını, Sirkeci'deki Büyük Postane'nin bodrum katında Eşref Şefik Bey'in "Alo alo, muhterem sâmiîn... Burası İstanbul Telsiz Telefonu..." anonsuyla 6 Mayıs 1927'de başladı. İlk radyo yayınını henüz kimsede radyo bulunmadığı için her akşam posta binasının kapısının üzerine yerleştirilen hoparlör aracılığıyla yapılan diğer yayınlar izledi. İlk yayın için kurulacak iki istasyonun verici güçleri 5 kilowatt'tı ki bunlar o döneminin en güçlü vericileriydi. Bu sebeple, yayının Avrupa'nın her yerinden dinleneceği tahmin edilerek, Türkçe'nin yanı sıra, Fransızca ve Almanca da yapılmasına karar verildi.

ZEKİ MÜREN'LE BAŞBAŞA

1960-1975 arasındaki reklam kuşağı, dönemin en çok ses getiren radyo programlarındandı. Zeki Müren'le Başbaşa, cumartesi saat 19.00'da TRT'de yayınlanıyor ve herkesi radyo başına topluyordu. Zeki Müren sadece şarkı okumuyor, ünlü kalemlerin elinden çıkan anons metinlerini ve hikayeleri de seslendiriyor, bazen özel reklamlara da ses veriyordu. Bunların en bilineni Pirelli için hazırlanan reklam sloganıydı: "Gözünüz yolda, kulağınız bende olsun sevgili şoför kardeşlerim."

UNUTULMAYAN ANONSLAR

"Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi'nde yatan bir hasta için .... grubu kana ihtiyaç vardır" ya da "Dikkat kan aranıyor. Kanı değiştirilecek bir hasta için ... grubu kana ihtiyaç vardır. Kan verecek vatandaşların ... hastanesine başvurması rica olunur" gibi kan anonsları radyolarda oldukça sık duyulurdu. "Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı'ndan duyurulur" anonsundan sonra balıkçılara bol bol uyarı gelirdi. "Şimdi de Walter Strauss yönetimindeki Ankara Radyosu Çok Sesli Korosu'nu dinleyeceğiz", "Burası TRT orta dalga Türkiye'nin Sesi Radyosu, şimdi 1. Türkiye Ligi futbol maçları naklen yayınına geçiyoruz", "Haberleri dinlediniz, şimdi oyun havaları" gibi anonslar ya da "Saat 8, Demirbank iyi günler diler", "İş Bankası sundu" gibi reklamlar da radyonun vazgeçilmez anonslarındandı.

AH O CIZIRTI YOK MU!

Kaç kuşak radyo başında ince ayar çekerek o ünlü cızırtıyı giderme uzmanı olarak büyüdü. Hatta kimi uyanık satıcıların "Bu cızırtı yapmıyor" diyerek sattığı radyo olmadı mı sanıyorsunuz? Oysa bu cızırtı o ünlü kısa dalganın alametifarikasıydı. Kısa dalga sayesinde çok uzaklardan Pekin'den, Moskova'dan sesler duyabildik. Teknik bir açıklaması var elbet. Kısa dalga kapsama alanı geniş ama kalitesi düşük bir yayın bandı. Yayın coğrafi engebeleri aşarak geliyor cızırtı da bundan.

İLK GÖZ AĞRISI İSTANBUL RADYOSU

Sebahattin Kahraman tam bir radyocu. TRT'nin mutfağında yetişmiş, radyonun her aşamasında çalışmış. Şimdi tarihi İstanbul Radyosu'nun müdürü. Tabii Türkiye'de radyo yayıncılığını başlatan bir kurumun başında olmaktan kıvanç duyuyor. İstanbul Radyosu'nda çok önemli insanların çalıştığını anlatan Kahraman "Sadece sesinizin iyi olması yetmiyordu, aynı zamanda genel kültürünüzün, diksiyonunuzun da iyi olması gerekiyordu radyoda çalışmak için. Zaten buradan yetişen sanatçılara bakın, Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Emel Sayın, Muazzez Ersoy, Ziya Taşkent, Alaeddin Yavaşça... Hepsi de nevi şahsına münhasır insanlar. Zaten bu insanlar sanatçı olarak rol modeli oldular. Hep çok iyi kadroları oldu İstanbul Radyosu'nun" diyor. Kahraman radyonun en büyük özelliğinin kimsenin işine mani olmadan sadece sesle insanlarla konuşması olduğunu söylüyor. İşlevinin ise yok olmayacağını düşünüyor. "Çünkü" diyor "O hep yanınızda olabiliyor ve dostluğunu hep sunuyor." İstanbul Radyosu'nun Harbiye'deki binası da özel bir yapı. Sadece radyo evi için tasarlanan Türkiye'deki ender yapılardan. Açıkçası bir bölümü güzel bir müze olabilirmiş. Ki içinde bir müzeyi dolduracak malzeme var. Eldeki imkanlarla sergileniyor ama daha iyisi de yapılabilir elbet.

BUNLARI RADYODAN DİNLEDİK

Türkiye tarihine damgasını vuran pek çok olay radyo sayesinde kitlelerle buluştu. İşte bu tarihi olaydan kesitler...

İlk naklen yayın

İstanbul Radyosu'nun ilk naklen yayını, 3 Şubat 1932'de Atatürk'ün isteği ile Ayasofya Camii'nden Kadir Gecesi okunan Türkçe ezanla başladı ve Mevlit'le devam etti.

Kahramanlar Saati

Kore Savaşı sırasında kısa dalgadan yapılan özel yayınlar, asker yakınları ile Kore'de bulunan askerler için özel bir öneme sahipti. Ankara Radyosu her gün saat 12.15'te Kahramanlar Saati programını yayınlıyordu.

Ata'nın naşının nakli

1953 yılında Atatürk'ün naaşı geçici kabirden alınıp Anıtkabir'e nakledildi. Spikerler Can Okan, Tarık Gürcan, Behçet Kemal Çağlar, Suat Taşer törenin her aşamasını ayrıntılı olarak anlattılar.

Partizan radyo dönemi

1954'te Demokrat Parti muhalefet partilerinin radyoyu kullanmasını yasakladı. Bu çerçevede, 1950'ler 'partizan radyo' dönemi olarak anılmaya başlandı. Özellikle, 1957'de Basın Enformasyon ve Turizm Bakanlığı'nın kurulup, radyo yayınları bakanlık bünyesine alındıktan sonra, DP'nin radyoyu propaganda aracı olarak kullanması şiddetlendi. Vatan Cephesi'ne katılanlara ilişkin uzun isim listeleri devlet radyosundan yayınlandı.

Yasıada Saati

27 Mayıs 1960, saat 05.25'te Bayrak Radyo'dan yapılan darbe anonsuyla başlayan Yassıada süreci, dava boyunca Yassıada Saati adındaki bir programla yayınlandı. Davayı anlatan spiker bile zaman zaman hislerine hakim olamıyordu.

Gezmiş'in savunması

12 Mart Muhtırası'ndan sonra yargılanan Deniz Gezmiş'in yaptığı savunma da radyodan yayınlandı. Gezmiş'in "Yapılan tahliller yanlıştır, hatalıdır, değerlendirmeler keza isabetsizdir. Yalnız biz varlığımızı hiçbir karşılık beklemeden esasen Türk halkına armağan etmiş bulunuyoruz ve Türk halkı ve devletin bağımsızlığına armağan etmiş bulunmaktayız. Bu sebeple ölümden çekinmiyoruz" sözleri milyonlara radyo aracılığıyla ulaştı.

Kıbrıs Harekatı

20 Temmuz 1974'te Başbakan Bülent Ecevit radyodan yayınlanan 'Türkiye garantör devlet olarak Kıbrıs'a müdahale etme hakkını kullanmıştır" mesajıyla çıkarmanın başladığını açıkladı.

Darbe bildirisi

12 Eylül 1980, sabaha karşı 04.00'da TRT, İstiklal Marşı'nın çalınmasıyla yayına geçti. Daha sonra Harbiye Marşı çalındı. Marşın bitiminde TRT Radyo spikeri Mesut Mertcan, Kenan Evren imzasıyla yayınlanan Milli Güvenlik Konseyi'nin bildirilerini okumaya başladı. Okunan bildirinin ardından Hasan Mutlucan'ın Kahramanlık Türküleri albümünden Yine de Şahlanıyor türküsü çalındı.

BİZ OLMASAK HABERLER DİNLENMEZDİ

"5,5 yaşında başladım müziğe. Babam beni merdivende süpürge ile saz çalarken görmüş, sonra bir cura aldı. 13 yaşında iken TRT Ankara Radyosu'nda canlı yayına konuk sanatçı olarak katıldım. Koro şefi Muzaffer Sarısözen ile stüdyoya girdiğimizde orada 80 kişi vardı ve hepsi ayağa kalktı. Eliyle işaret yaptı Sarısözen ve hepsi oturdu, çıt sesi bile çıkmadı. O kadar disiplin ve otorite vardı. Masanın üzerinde iki taraflı mikrofon duruyordu. Kendi de karşıma oturdu. 'Şimdi karşınızda mini mini bir sanatçı var, bize Erzincan'dan türkü okuyacak, Kadir Mevlam senden bir dileğim var' diye anons etti ve ben türküyü söyledim. 15 yaşında radyo sanatçısı oldum, grup sazlarının grup şefliğini yapıyordum. 16 yaşında Nuri Sesigüzel beni kaptı ve 'benimle olacaksın' dedi. Sesigüzel'le 45 günlük turneye çıktım. 1960 yılında TRT'nin stajyer sanatçı sınavı vardı ve ama ben 'o sınava değil, yetişmiş sanatçı sınavına girmek istiyorum' dedim. Ziya Taşkent, Neriman Altındağ Tüfekçi gibi büyük isimlerin olduğu 11 kişilik özel bir jüri karşısına çıktım ve yayınlara girmeye hak kazandım 20 yaşında. 1978 yılında da Yurttan Sesler Korusu şefi oldum. Bu koro, bir devlet politikasıdır. Farklı kültür ve yöreleri kaynaştırarak, birlik ve beraberlik sağlamıştır. Binlerce türkünün derlenmesini ve kayıt altına alınmasını sağlamıştır. Yurttan Sesler Korosu olmasa bu notaları, türküleri nereden öğreneceklerdi bugünkü müzisyen ve öğrenciler. O dönemler radyoda teknik imkanlar çok yetersizdi ama aramızdaki sevgi, dostluk, ülke kültürüne hizmet, türkü aşkı muhteşemdi. Yurttan Sesler programı olmasa insanlar TRT'nin haberlerini dinlemezdi. 12.00'de Yurttan Sesler olur, 13.00'de haberler. 17.30'da yine Yurttan Sesler, 18.00'de haberler. Haberler, bizim reytingimizden yararlandı. Bazı komedyenler bu ismi hafife alıyorlar ama Yurttan Sesler, bu milletin en büyük yapısı ve çekirdeğidir."

Kaynak: Sabah

Yazarın Diğer Yazıları