Ümit Kayaçelebi

BEKÇİ ÇURU ASAYİŞ BERKEMALDIR!

Ümit Kayaçelebi

Vakt-i zamanında diyerek yine başlayalım söze.

Sükunetin hakim olduğu sessiz sedasız o asude Van’da şehrin asayişini teminle görevli emniyet teşkilatında vazifeli polislerin yanı sıra Bekçi Babalar da vardı.

Onlar literatürde çarşı ve mahalle bekçileri olarak geçselerde biz halkın gözünde onların her biri bizim için ya Bekçi babaydılar veya bir diğer tabirle  bekçi amcalardı.

Onların bizim Van’da ki yaşantımızda  büyük yer alan  “Bekçi Baba” lar idiler.Bırakın biz çocuklar için oluşumunu, büyüklerimiz bile Baba saygısı ve sevgisi duyarlardı bu ‘Bekçi Baba’lara.

Onlar gündüzleri pek görünmezler ortalıkta ancak gece olduğu zaman onların düdük seslerini uzaktan uzağa duyduğumuzda anlardık ki bekçi babalar bizim asayişimiz için ayaktalar.

 Gece olunca da düdüklerini öttüre öttüre dolaşırlar, hepimizin güvencesi olurlardı. Bayramlarda biz çocukların anne babalarımızdan sonra ellerini ilk öptüklerimiz de bekçi babalarımızdı. Bizim evimiz çarşıya çok yakın olduğu için onlar bizim eski ziraat banka sokağında da geceleri dolaşırlardı.

Biz onları tanırdık onlarda bizi. Bu sebepledir ki Postacılar gibi onlarda aileden sayılırlardı.

Gece çaldıkları düdükler; hırsızlara, uğursuzlara uyarı olur, mahalle sakinlerine güven ve huzur verirdi... Görev, gün batımında başlar, şafak sökene kadar sürerdi.

 “Bekçilik” , kökleri düzenli polis teşkilatından da eski bir kolluk örgütü idi. Osmanlı döneminde şehirde geceleri dolaşan güvenlik kuvvetine  “Ases”  (Ases Teşkilatı) adı verilirdi. Bu örgüt, İlhanlılardan Selçuklulara oradan da Osmanlılara geçti.

Eski Bekçiler, bildiğim kadarıyla, ellerinde fenerler ve  “ben buradayım” anlamında ve aynı zamanda da birbirleriyle haberleşme vasıtası olarak kaldırımlara vurdukları asalarıyla, geceleri sokakları dolaşırlarmış. Daha sonraları bu görevlerini düdükle deruhte eder olmuşlar.

İlk kez mahalle bekçilerinin ne zaman düdük kullandıkları hakkında tam bir bilgi mevcut değil. Ancak bir rivayete göre Namık Kemal’in aleyhinde şiddetli hicviyeler yazdığı Zaptiye Nazırı Hüseyin Hüsnü Paşa zamanında (1868-1871) verilmiş olduğu ileri sürülür. Zaptiye Nazırı Hüsnü Paşa, asalarını yere vurarak haberleşen ve aynı zamanda da mahalle sakinlerine varlığını hissettiren bekçilere daha modern -şimdiki tabirle- iletişim aracı olarak birer düdük dağıtılmasını emretmiş.

İşte Van’da da nüfus az olmasına rağmen geceleri yine hırsıza uğursuza fırsat vermemek için halkın malını emniyette tutmak için şehrin muhtelif yerlerinde bekçi babalar dolanırdı.

Van’da ticaretin merkezi olan yer eski buğday meydanı olduğu için olası hırsızlıklar en son orada olacağı için en çok üzerinde durulan mahal orasıydı.

 Mesela bir bekçi cumhuriyet Caddesinin az ötesinde Şerefiye mahallesinde dolanırken biri Bahçıvan mahallesinde bir diğeri Beş yol civarında bir diğeri de eski buğday meydanında dolanırdı.

Bunlar kendi aralarında işretleşirlerdi düdüklerle ve çalınan düdük sesiyle adeta bir birlerine işte benim havalimde vukuat var veya yok diyerek haber verirlerdi.

Ve biz düdük seslerini kendi sokağımızda çok rahat duyardık. Çok fazla hırsızlık vaksı olmazdı ama yinede emniyet bu tedbiri alırdı. Dediğim gibi merkezi yer Eski Buğday meydanı olduğu için oradaki bekçi baba diğerlerinden daha ziyade tetikte olurdu.

Bir kısmı polis karakolunda da gündüzleri vazife başında olurdu haliyle. Zaten Van’da bir Şerefiye Mahallesinde Çarşı Polis Merkezi vardı bir de Erek Mahallesinde iptidai bir Polis karakolu vardı ki orası da en çok hırlı hırsızların kopukların ifadeye çekildikleri bir mahalle arası karakol idi.

Gece bekçilerinin gece bazı bekçilerinde gündüz Çarşı ve Erek karakolunda görev yapmalarının yanı sıra Bazı bekçilerde Umumhane kapısında görev yaparlardı ki zaten buraya kırık dökük takımının halinden dilinden anlayan kaba saba güçlü bekçiler verilirdi. Çünkü oraya gelenin büyük kısmı zamanın şerir takımı oldukları için onlarla baş edebilecek onları idare edebilecek bekçiler olurdu.

Yani düşünün ki bir tek Emniyet Müdürünün makam arabası vardı. Diğer vasıtalar hepsi tenteli ciplerdi. Daha toplum polisin olmadığı çevik kuvvet tim vs.nin telaffuz bile edilmediği yıllarda şehrin sükunetini sağlayan sadece iki karakoldaki polisiler ve çok az sayıda bekçilerdi.

Zaten olay bile olsa hiç arabaya bile binmeden çalınan bir düdük sesiyle hemen polis ve bekçiler anında yetişebiliyorlardı işte böyle küçük bir şehirde gecelerin hakimi bizim bekçi babalardı.

Van da vazife yapan çok bekçiler oldu lakin  bir çoğu unutuldu gitti. Fakat bunların içinde en çok ismi anılan Abdulkadir Aktaşçı idi. Onu Van halkı hep ÇURU diye çağırdı durdu. Van da halkla iç içe olan biri olması dolayısıyla hala bu günlere kadar Van halkı onu bekçi ÇURU diye hatırlar.

Geçmişte Mahalle ve çarşı bekçilerinin hepsini tanır ve bilirdik. Onlarla bir aile gibiydik. Şu anda birçoğu aramızda değiller.

İşte bir zamanlar Bekçi ÇURU da gece vakti vazife de iken bulunduğu yerden bir diğer arkadaşına düdükle sesini iletirken o düdük sesiyle karşıya giden mesaj şuydu; <Asayiş berkemaldir>  Her çalınan düdük sesi asayişin berkemal olduğunu ifade ederdi.

Yazımı noktalarken bekçi Çuru ve tüm bekçi babalarımızı burada rahmetli ve hürmetle anıyorum.

Ruhunuz şad mekanınız cennet olsun bekçi babalar.

Yazarın Diğer Yazıları