Timurlenk Bozkurt

Van'a Dair: 11 Nuh Palas Oteli

Timurlenk Bozkurt

Nuh Palas Oteli, 1962 yılında yapıldı. Otelin sahibi, yaptıranı, bizzat temele girerek titizlikle temelde kullanılan demiri ve bağlantılarını, çimento ve imal edilen harcı kontrol eden ve binanın bitimine kadar sağlam ve hileli bir bina olmaması için tüm gücü ile çalışan ve bina bitip de otel olarak işletmeye açılınca yıllarca oteli çalıştırıp ardından oğullarına devreden ve merhum babamın da dostu olan Hacı Nuhi Polat efendi idi. Kendisi sözünde,fiil ve hareketinde mert ve açık sözlü idi. Bedence de çok dinamik ve çevik olduğu halde asası elinden düşmezdi. Ben otelde kaldığım günlerde ve sair zamanlarda arada bir yanına uğrar, çayını içerdim. Tabii bu arada rahmetli babamdan ve onunla olan yarım asra yakın dostluğundan söz açardı. Elini öpmek isteyenlere kolay, kolay elini vermezdi. Yıllar önce yine otelde kaldığımda Hacı efendinin vefatını duydum ve elbette ki üzüldüm. Zira Van'ın asırlık çınarlarından biri daha hatıraları ile birlikte bu dünyadan ebedi aleme göç etmiş bulunuyordu. O vefat etmişti ama, adı ve yaptıkları Vanlıların zihinlerinden yıllarca silinmeyecekti. Allah rahmet eylesin.

AKKÖPRÜ BEYLERİ

Cafer Akköprülüye gelince o Akköprülü Mirza Beyin oğluydu.Büyük dedeleri Kale Beyi Cafer Ağa namiyle maruf bir zattı ve Osmanlılar tarafından Van Kalesi beyliğine atanmıştı. Kendi ifadelerine göre aile olarak Kayaçelebilere mensuptular ve aslen Konyalı idiler.Her ne kadar Kayaçelebiler ailesine mensup olsalar bile büyük dedelerinin kale beyi oluşu ve Akköprü Mahallesinri kendilerine ikamet yeri olarak seçişleri onların Akköprü beyleri olarak ün yapmalarına ve anılmalarına yol açmıştır. I.Cafer Ağanın en az 6 ıncı veya 7 inci göbekten tonrunu II. Cafer beyin babası Mirza Bey"in annesi Müküs Beylerinden Süleyman Beyin kızıdır. Dolayisiyle Mirza bey kendisi bey olduğu gibi anne tarafından da bey torunudur. Tanıyanların ifadelerine göre ( Ki herkes o şahsı tanırdı) Mirza bey çok mert ve eli açık bir kimse imiş. Elindeki kuruşu ele güne , eşe dosta harcar ve aükşamları çok kez evine meteliksiz dönermiş. Bereket o yıllarda evin tüm ihtiyacı bağdan bostandan, tarladan, ekindan karşılandığından ve insanlar kanaatkar olduklarından dışarıdan gelen paraya fazlaca ihtiyaçları yokmuş.

Cafer bey 1341 yani 1925 yılında Kayseride dünyaya gelmiş. (Allah için onda az da olsa Kayserililik var) Küçük yaşta Van'a avdet etmişler ve tahsil hayatına Van Cumhuriyet İlk Okulunda başlamış, Orta okulu Van'da bitirmiş ve o yıllarda Van'da Lise olmadığından ve kendiside anne babanın tek erkek evladı olduğundan Lise tahsili için başka illere gitmemiş. 1947 yılında vatani görevini Diyarbakır'da yapmış, babasının erken vefatı üzerine evin tüm yükü bu geinç delikanlının omuzlarında kalmış. Ama bereket oturmuş bir aile düzeni ve babadan kalma binlerce dönüm arazileri, çayırları, çimenleri mevcut.

Cafer bey 1950 den sonra Van'da yapılan ilk mahalli seçimlerde genç yaşta Demokrat Partiden Belediye Meclisi Üyeliğine seçildi ve 1954 yılındra Demokrat Pariden istifa ederek Cumhuriyet Halk Partisine geçti ve eski bakanlardan ve başbakanlardan Ferit Melen beyin yanında siyasi çalışmalarını sürdürdü. Ayrıca yıllarca C.H.P. İl Yönetim Kurulu Üyeliği, Merkez İlçe Başkanlığı, daha sonra Cumhuriyetçi Güven Partisi İl Başkanlığı ve Genel İdare Kurulu Üyeliği, Parti Bölge Müfettişliği ve 18 yıla yakın Belediye Meclise Üyeliği bu arada bir yıl Belediye Başkan Vekilliği ve 3 yıl Belediye Meclis Başkanlığı yapan rahmetli Cafer Beyin siyasetle ilişkisi 1990 yılına kadar devam etti.

Gayet kültürlü, memleket meselelearine vakıf, devamlı okuyan ve serdettiği fikirlerle her platformda dinleyenlerin beyenisini kazanan Cafer Bey, bu gün Van'da içinde kimsenin eline geçmeyecek değerli eserlerin mevcut olduğu büyük bir kütüphaneye sahip nadir şahsiyetlerden biriydi ilerlemiş yaşına rağmen okumayı bırakmamış ve devamlı okumaktadır.

Ağabeyimden daha çok sevdiğim ve saygı duyduğum Cafer beyle 1950 den beri dost ve kardeş gibiydik. Yarım asrı aşkın bir süredir aramızda birkaç saatlık bir darılma ve kırgınlık olmamıştır. O daima yoksulların, zayıfların, mazlumların yanında daima iyilikten, barıştan, kardeşlikten yana olmuştur. 50 yıldan fazla arkadaşlığımız ve dostluğumuz oldu, ben onun bir kez bir kimseye kötülük yaptığına şahit olmadım ve daima iyilik yaptığına yüzlerce kez şahit oldum. Ama bilgili, kültürlü, becerikli ve keskin bir zekaya sahip olduğu için bu hali daima kendilerini okumuşlar sınıfında sayan kesimin kıskançlık damarının kabarmasına yol açmış ve bu değerli şahsı çekemiyerek arkasında biteviye dedikodu yapmış, yüzünde ise daima kendisine hürmetlerini arz eylemişlerdir. Cafer Bey tüm bu kıskançlıkları, çekememezlikleri daima hoş karşılamış ve onların bu hallerine bil hassa dar günlerinde daima iyilikle mukabele etmiştir. Büyük bir vatansever ve insan dostuydu. İnsana değer verir ve kimsenin onurunun zedelenmesini dahi istemezdi. Dünya malı, dünya saltanatı onun yanında fazla değeri olmayan nesnelerdir. Arazilerini, küçük ve büyük baş hayvanlarını yıllarca yanlarında çalışan bir köylüsüne teslim etmiş ve onlardan hiçbir zamans karşılık istememiştir. Esas adı Murat olan ama bizim toplu halde Moro dayı dediğimiz bu şahsiyet o küçük ve büyük baş hayvanlara ve yüzlerce dönüm araziye artık sahip olmuştur ve bir daha geri istenmeyeceğini de bilmektedir.

Rahmetli babam Cafer Beyin pederi Rahmetli Mirza Beyi çok sever ve saygı duyardı. Bize daima bu aile soylu bir ailedir derdi. Ben de asil bir şahsiyet olan Rahmetli Kinyas Kartal Bey'in de, sırf Mirza Beyin oğlu olduğu için Cafer Bey'e hürmet ettiğini bizzat gördüğümü burada arz etmek isterim. Mirza Bey'i kardeşi oğlu Rıza bey amcazadeleri İzzet Bey, Adil Bey ve yeğenleri Yakup Bakkalbaşı ve Medeni Özkan Bey, tümü de efendi, asil ve kibar, kötülüklerden uzak ve yardımsever insanlardı. Oğulları da aynı şekilde babalarının hasletlerini taşımada birbirleri ile yarış halindeler.

Babam ikinci evimizin ve arazilerimiz bulunduğu Kasımoğlu köyüne giderken daima Akköprü Mahallesinden geçer ve daima Mirza Beye uğrar sohbet ederlermiş. Bir gün yine Akköprü Mahallesinden geçip köye giderken Akköprü düzünde Mirza Beyle karşılaşmışlar ve karşılıklı sohbet edip sığara içtikten sonra babam yoluna devam etmiş. Aladaş denen bir mevkiye gelindiğinde, taşların üzerinde kekliklerin öttüklerini görmüş ve yanındaki Mehmet Dayı dan sazını istemiş ve atın üzerinde kekliklere hitaben bir türkü söyleyerek bir kıtasının ilk mısrasını da Akköprü Bey'lerine adamış. Babama o anda gelen ilhamla kekliklere hitaben söylemiş olduğu şiir aynen şöyle :

KEKLİKLERE

Aladaşta bak ne güzel okurlar,

Sesiz çıksın asumana keklikler.

Menım kımın yar yoluna bakarlar,

Ellerin batırmış kana keklikler.

Sizlerinki aşktır menimki gamdır,

Gözlerimden akan yaş ile nemdir,

Aslı İranlıdır kendi Acemdir,

Değişmenem Kürdistana keklikler.

Bunca feryat figan, kan eylediz kan,

Yar bana gel dedi, ben söyledim can,

Dolansın bu gedik dönsün bu devran,

Siz benzersiz İşret Han'a keklikler.

Akköprü beyleri Serhaddın Han'ı

Yara kurban dedim bu tatlı canı,

Yeddi yıldır terk etmişim İran'ı,

Gelin gidah biz İran'a keklikler.

Gazizade der ki kanun çıkıptır,

Bi vefa yolunda canım çıkıptır,

Düşmanın topları evim yıkıptır,

Kast ederler şirin cana keklikler.

Asil bir ruha sahip soylu bir kimsenin tüm hasletlerini ruhunda ve bedeninde taşıyan Mirza bey oğlu rahmetli dostum Cafer Akköprülü Bey; Emin ol ki seni yazmaya ve senden bahsetmeye kalemim aciz ve biçare kalıyor. Ne olur bu kadarla beni bağışla zira bende acizim, takatsızım ve cahilim. Bilgim, birikimim, yetmiyor seni tarife. Çünkü yarım asrı aşkın dostluğumuzda sen daima bana ağabey oldun, ben ise küçük kardeş. Sen çok meselede ve müşküllerimin hallinde bana yol gösterici ve destek oldun. Sen yürüdün ve ben seni takip ettim. Kitap okuma, bilgi edinme aşkını ve sevgisini sen bana aşıladın. Tarihin derinliklerine sen beni aldın götürdün ve ben karınca kararınca tüm bu alanlarda. Yüce Mevlam sana rahmet etsin. Emin ol ki senin kaybın en çok ben kardeşini üzmüştür ve yaralamıştır.

Yazarın Diğer Yazıları