Timurlenk Bozkurt

Halil Paşa - Cevdet Paşa - Ali İhsan Paşa

Timurlenk Bozkurt

Birinci Dünya savaşı ve öncesi yıllar Osmanlı için bir ölüm kalım savaşı idi. Osmanlı eski bir ifade ile bir yandan 7 düvelle savaşırken diğer yandan da batı devletlerinin tahriki ile ve ruhlarına şırınga edilen ırkçılık damarının kabarması ile ayağa kalkan dahili hainlerle özellikle Ermeniler, Arnavutlar ve bilhassa Vahbi Suudilerle mücadele mecburiyetinde kalıyordu. Esasında Osmanlı harici düşmanlarla savaşmasını çok iyi bilmekteydi ve onlarla başa çıkardı. Ama şu dahildeki hiyanet çeteleri ve hele müslümanım diyen hainler olmasaydı ne güzel olurdu. Zaten Osmanlı'yı derinden yaralayan bu hainlerdi. Fahrettin Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetleri Hazreti Muhammad'in (SAV) kabrini İngilizlere karşı müdafaa ederlerken ve canlarını siper yaparlarken Suudi kuvvetleri ne yazık ki Osmanlıyı arkadan vuruyor ve Mehmetçiği şehit ediyorlardı.İşte o günlerde ünlü şair Merhum Mehmet Akif : " İslamı tefrikalar kastı kavurdu, / Kardeş bilerek, bilmeyerek kardeşi vurdu." diyordu.

 Ama tüm bunlara rağmen Osmanlı Kuvvetleri her halü kârda müslümanların yardımına koşuyorlardı. Bu durum batı İran için de mevzu bahisti. Batı İran'da bir otorite boşluğu vardı ve İran Devleti bu bölgeyi adeta aşiretlere ve Rusların İranın bu bölgesini işgali nedeni ile adeta Ermenilere teslim etmişti. İranda mevcut Ermenilere birde Van'dan ve Hakkari'den Osmanlı kuvvetlerinin önünden kaçan Nasturi kuvvetleri katılınca İran'ın bilhassa Urmiye bölgesi Ermeni güçlerinin at oynattığı alana dönüşmüştü. Hele Merşumun'un İsmail (Simko)Ağa tarafından öldürülüşü ve ablası Sırma Hanımın 70 bine yakın silahlı Ermeni Dığası ile birlikte çayırdaki otları biçer gibi müslümanları özellikle Kürtleri,kadın,erkek,genç,ihtiyar, çocuk,bebek demeden bin bir işkence ile doğraması, babam dahil İsmail Ağa ve çevresinin bu güçler karşısında tutunamayıp Irak'a, Kerkük, Musul, Süleymaniye içlerine kadar çekilmeleri sonucu müslüman halkın düşmanların insaflarına terk edilmiş olması ,üstelik bölge halkının çoğunlukla şii değilde sünni halktan oluşmuş olmaları ne yazık ki çok acı ve acı olduğu kadar da düşündürücüydü.

 Bu masum ve sahipsiz insanların imdatlarına yetişen yine Osmanlı kuvvetleri olacaktı. Nitekim yetiştiler müslümanların imdadına. Halil Paşa ve Ali İhsan Paşa tüm güçleri ile Batı İran'a daldılar ve bir yandan Ruslarla savaşırken, öbür yandan da Rusların yanında savaşan Ermenilere ve dolayisiyle Merşumun'un dığalarına gerekli dersi verdiler. Halil Paşa Kuvvetleri İran'da bir kurtarıcı gibi karşılandılar ve babamların köyleri kuluncu,yu karargah haline getirdiler. Rahmetli babam Osmanlı kuvvetleri önünde düşmanla savaştı, babamın amcalarından hepsi de bu savaşta şehit düştüler.Babam ise birkaç yerinden yaralandı. Ayrıca Balav , Kuluncu, Kehriz, Hamamlar köylerindeki akrabalarımız Halil Paşa Fırkasına üzüm sepetleri altında mermi taşırken Ermenilerin ihbarları üzerine Ruslar tarafından yakalanarak toplu halde kurşuna dizildiler.

 Babama bu savaş sırasında gösterdiği yararlıklardan ve tüm aile fertlerini kaybetmesinden, kendisinin de savaş sırasında yaralanılışından ötürü Halil Paşa tarafından Gazi'lik ünvanı veriliyor ve Urmiye Askeri Valiliği göreviyle görevlendiriyor.Öyle bir kahramanlık ki lütfü İlahi.Öyle bir kahramanlık ki ayakta savaşıp düşmana hücum ediyor, sağından solundan mermiler geçiyor ama hiç biri ona değmiyor. Oysaki babamın iki amcasının oğlu aynen babam gibi ayakta savaşarak düşmana hücum ederken daha ilk başta alınlarından yedikleri kurşunlarla şehitlik şerbetini içiyorlar.Babamın o savaşta en çok takdir ettiği kahramanlık gösteren adamlarından biride Sebzeci Sultan Erkan'ın babaları Rahmetli Ali dayı idi. Ali Dayının babamın yanında o savaşta gösterdiği cesareti Mehmet Dayı anlatır anlatır bitiremezdi. Rahmetli Babam Osmanlı güçleri İran'da kaldığı süre içinde Urmiye Askeri Valiliği görevini sürdürüyor ta ki Birinci Cihan Savaşı sonunda Osmanlı Güçlerinin İran'dan çekilinceye kadar.

Yukarı da arz etmiş olduğum gibi Osmanlı Devleti ve Onun Silahlı Kuvvetleri kuruluşundan bu yana daima mazlum milletlerin yardımına koşmuşlardır.Türk Milletinin Osmanlıdan tevarüs eden bu geleneği Cumhuriyetimiz döneminde de devam etmiş, en az iki kez Barzani ailesi ve aşireti, Herkili Şeyh Reşit ailesi ve aşireti, son defa yine 2 kez tüm Irak Kürtleri Cumhuriyet Hükümetleri tarafından Irak Devletinin elinden kurtarılmışlardır. Hatta kurtarılmalarını bir yana bırakalım. Tümünün toplu bir halde imhalarının önüne geçilmiştir.

 Ama müslüman olan Araplar ve Arnavutlar dahil Osmanlı topraklarında yaşayan hiçbir ulus Osmanlı'nın ve elbette ki Türk Milletinin bu soylu davranışının değerini bilememiş ve çok kez yabancı güçlere kanarak Osmanlı'ya ve elbette ki Türkler'e ihanetten uzak kalmamışlardır. Bunların çoğu bilahare hatalarının farkına varmışlar ama ne yazık ki , iş işten geçmiştir.(Nuh Palas Oteli'nden)

Yazarın Diğer Yazıları