Şükran Akçap Yurtkuran

Virüsün insanoğluna anlattıkları

Şükran Akçap Yurtkuran

Öyle bir yağmur yağsın ki üzerimize bütün hastalıkları, belaları, kötülükleri yıkasın ve öyle bir güneş doğsun ki ferahlık getirsin yüreklere.

İçimden bir ses sanki “o yağmur bugün yağacak, o güneş bugün açacak” der gibi.

Sakın gün olarak bugünü kastettiğimi düşünmeyin.

İsteğim, yaşamın devam ettiği her gün içindir.

Şimdi gelelim esas gündemimize.

Nereye yönleniyorsak bir virüs alametidir sürüp gidiyor.

“Tedbir alın” diyorlar. Öncelikle sosyal mesafemizi koruyoruz, hijyene dikkat ediyoruz. Evde olmamız gereken saatlerde evde kalıyoruz. Tavsiyeleri, alınacak önlemleri ve uygulamamız gereken tedbirleri, konusunda uzman kişilerden dinleyerek uygulamaya çalışıyoruz.

Doğayı, olup biteni dinlemeyi seven biri olarak,

Bu virüsün, esasında insanlıktan ne istediğini anlamak gerektiğini düşünüyorum.

Kanımca virüs şöyle diyor:

“Akıl gibi, düşünce gibi bende soyutum, beni önemseyin, sizden istediğim şeyleri yapın. Yani doğal olun, doğal yaşayın, birbirinize karşı mesafeli olun. Bakın ben birilerinin yaşamına son veriyorsam, insanlığın tek yürek olarak ayakta kalmasına da sebep olacağım. İnsanın, insanlık için var olmasını istiyorum.

Güç kavgaları, batı ve doğu ayrımı hepsi bana vız gelir. Şu anda en güçlü devletler bile bana yenilmiş haldeler. Küçük bir hamlem ile hepinizi evlerinizde kalmaya zorunlu kılmadım mı? Bilesiniz ki, aksi olan, sözümü dinlemeyen ve başkaldıranlar kötü sonuçlara katlanmak zorunda kalacaktır. Siz, doğallığınızı zaaflarınıza karşı koruyamadınız.

Örneğin; bir göz doktoru, göze takılan lenslerin tehlike teşkil ettiğini, yerine gözlük takılmasını; gözlüğün, göz mukozasından girecek bir mikrobu önleyebileceğini açıklıyordu. Bu söylev bana sadece aksesuar amaçlı renkli lens takan insanları hatırlattı. O insanların gerçek göz rengini unutur olduk.

Yine çok aşırı yapılan makyajın, virüs için zemin hazırlayabileceği vurgulanıyor. Hele hele yüzünü, gözünü suni şeylerle yenilemeye çalışan insanlara hiç değinmek istemiyorum. Bu alışkanlıkları rutinleştiren kişilerin yine kendi dış görünüşlerini saklamaya yönelik olarak zorunlu olarak evde kaldıkları neredeyse aşikâr.

Tavus kuşunun güzelliği, başkalarının göz zevkine hitap edebilir. Ama unutmayınız ki, çıkardığı ses iç dünyasını yansıtmanın bir göstergesi olabilir.”

 

Bu sürecin, içerisinde birçok insanın da istemeyerek canını yakıyor olabildiğini kabul ediyor, özellikle işinden olan insanların beni affetmesini istiyorum.

Ama ben inanıyorum ki, yaşadıkları ülkelerdeki yöneticilerin, insanlar için hayatlarını idame etmeleri konusunda gerekli mevzuatları düzenleyip uygulamaya koyacaklardır diye iç geçiriyorum.

Bir de insanların özgürlüklerini engellediğimi düşünüyorum.

En çok, yaş almış insanlarımızı etkiliyorum ve bunun farkındayım. Onlardan sadece biraz sabırlı olmalarını istiyorum. Zaten yaşları itibaren sükûnetli ve sabırlı olmayı biliyorlar. Önlerinde saygı ile eğilip, müteşekkir olduğumu tekrar hatırlatmak istiyorum.

Genç yaşta olan insanlar, yaş almış insanların durumundan ders çıkararak, hayatı ertelememeyi öğrenmeliler. Bundan kastım ille de gezmek, tozmak anlamında algılanmamalıdır. Sevgide, saygıda kusursuz yaşasınlar. İmkânları neyi elveriyorsa onu yapmaktan kaçınmasınlar. Elbette gelecek kaygısı her bireyi düşündürmeli. Ancak bu, hayata dair engel teşkil etmeden yapılmalıdır.

Evet, virüsün bize öğrettikleri özetle bunlar sanırım.

Siz siz olun her şeyden önce maneviyata önem verin.

Kim ne derse desin, önce sağlık…

Bu virüsün baş edemeyeceği tek şey doğal yaşamak diye düşünüyorum.

Bu süreç umarım bir an önce son bulur. Unutmayalım beterin beteri var.

Yazarın Diğer Yazıları