Ümit Kayaçelebi

EFSANELER DİYARI VAN

Ümit Kayaçelebi

Bu gün birkaç Van efsanesini size takdim etmek istiyorum Van’da efsane dendiği zaman sedece Tamara efsanesi akla geliyor ve sedece o dillerde. Yanlış o da güzel bir efsanemiz ama daha hiç anlatılmayan bir çok efsanemiz de var onları da bilmek zorundayız.

İşte onlardan bir kaçını bu gün sizlere arz etmek istiyorum;

Miraz Hasıl Dağı:

Van'ın merkeze bağlı Güneyce köyünde eskiden evliya olarak bilinen bir adam yaşamış. Bu adam ölünce oranın en yüksek tepesine gömülmüş, oradaki köylüler her yıl oraya gider kurban keserlermiş. Bu dağda piknik yapar, dualarını eder gelirlermiş. Duaları da en kısa zamanda kabul olurmuş. O dağın biraz aşağısında koyun otlatırlarmış.

Her yıl bir koyun sürüden ayrılıp o mezarın başına gidermiş. Sahibi o koyunu kurban edermiş. Etmese de koyun zaten kendiliğinden ölürmüş. Duaların kabul olması sebebiyle başka yerlerden insanlar da gelip dua ederlermiş. Bu dağa bu yüzden "Miraz Hasıl " yani "Duaların kabul olduğu yer " anlamındaki bu isim verilmiş.

Derken bir gün bir adam, bunlar yalan söylüyor diyerek o mezarda altın var diye düşünüp kardeşiyle birlikte o mezarı kazmış, kazarken büyük bir gürültü ile o mezardan bir kadın çıkmış. Bunlar korkarak kaçmış. Arabayla giderken kaza yapmışlar. Eve varır varmaz oğlu nedensiz yere ölmüş. O günden sonra o dağda dualar kabul olmamaya başlamış.

Bu olaydan sonra kimse o dağa gitmemiş ( İriz 2007). Van'da Cumhuriyet öncesine kadar var olan Ermeniler ve bunların Van'a bırakıp gittikleri saklı hazinelere ilişkin de anlatılar da bu çalışmada derlenmiştir .. Aslında bunlar, Van'da define arama işini kendilerine temel uğraş edinmiş kişilerin de olduğu düşünüldüğünde, ayrı bir çalışma konusu olacak kadar geniş bir sahanın bizim çalışmamızda kendisini gösteren örnekleri olarak değerlendirilebilir. Saklı hazinelerin ve buralarda çok uzun yıllar yaşadıktan sonra buralardan ayrılmış olan bir milletin kültürüne dair ipuçları taşıyan böyle anlatılar bölgede Ermenilere nasıl bakıldığına dair fıkir vermektir.

Keşişoğlu:

Asırlar önce. şimdiki adıyla Bakacı köyü olan, eski adıyla Keşişoğlu diye bilinen köyde Ermeni asıllı bir keşiş varmış. Onun da sihirli güçleri olan bir oğlu varmış. O köyün çevresinde Müslüman olan köyler de varmış. Keşişoğlu Köyü olağanüstü özelliklere sahip bir köymüş. İnsanları fazla konuşmaz ve yüzlerini kapatırmış. Onların yüzlerini gören Müslümanlar, Ermeni kızlarının çok güzel olduğunu anlatırlarmış. Anlatılanlara göre o topraklarda gür ormanlardan geçilmezmiş. Ve o topraklarda her türlü hayvan varmış. Müslümanlar bir gün o köyün gizemini çözmek istemişler ve onların şeytani güçlere sahip olduklarını düşündükleri için başını şeyhlerinin çektiği bir sürü insanla köyü basmaya gitmişler. Bunu duyan köy halkı ve keşişinoğlu sihirli bir su yaparak şimdiki adıyla "Kurubaş Tepeleri " diye bilinen bu tepelere püskürtmüş ve gür ormanları kurutup yok etmiş. Ardından da tüm köy halkı buralardan göç edip gitmişler. Şu anda bile Kurubaş Tepelerine bakıldığında tepelerin kupkuru olduğu görülür tepelerde bir ağaç bile yoktur. Keşişoğlu Köyüne ise Burukiler yerleşmiştir (Türün 2007). Aynı dağ üzerine söylenen bir başka efsane de şöyledir:

Keşişoğlu Dağı:

Bir oğlan bir kızı sevmiş ve o kızı istemeye karar vermiş. Gidip istemiş ama babası kızı vermemiş. Kızın başkasıyla evleneceğini duyan oğlan Allah 'a dua etmiş. "Allah 'ım benim sevdiğim başkasının yari olmasın. Ya onu bana kavuştur ya da beni burada dağ et " demiş. Allahu Teala onu oracıkta bir dağa çevirmiş ve o günden sonra o dağın adı " Keşişoğlu Dağı " diye anılmış (Çaşurluk 2007) Dağ konusunu içeren efsanelerde dikkat çeken ve değinilmesi gereken bir dağdır Keşişoğlu.

Çoban Dağı:

Gürpınar 'ın Kırkgeçit köyünde bir çoban koyunlarını otlatırken şiddetli bir yağmur başlamış. Yağmur günlerce sürmüş. Çoban ve yardımcısı Allah 'a dua etmiş. "Allah 'ım bizleri taşa çevir " demiş. Allah, çobanı ve yanındaki yardımcısını iki büyük dağa çevirmiş. Koyunları da küçük tepelere çevirmiş.

Bu dağlar, bugün Kırkgeçit köyünde Büyük Çoban, Küçük Çoban diye anılır (Çoban 2007) Derlenen efsanelerde dikkat çeken bir başka motif, "köyün- kasabanın uzağında bir dağda bulunan mağarada yaşayıp, ibadet eden ulu" tipidir.

Bu kimseler vakitlerini ibadetle, bu dağda/ mağarada geçirirler. İbadetlerin yapıldığı dağa bazen onlara ithafla bir isim veriliyor. Bazen de yaşayıp öldükleri mağaranın hemen yanına defnediliyorlar ve bu yerler daha sonradan "ziyaret yeri" vasfı kazanıyor:

Kaynak: Halk Bilimi Dergisi

Yazarın Diğer Yazıları