Şahin Akçap

Zurnada peşrev

Şahin Akçap

Yeğenim Ozan’ın nişan töreni için salonu tıka basa dolduran konuklarla merhabalaşıp; oynayanları, dans edenleri izlemeye koyulduğumuzda, aynı masayı paylaştığımız arkadaşlarla bir taraftan da yarenlik ediyorduk.

 

Onlara memleketimin toylarından söz ettim. Eğlencenin bir yerinde sahneye davet edilen davulcunun yeri göğü inleten tokmağının deri üzerindeki ahenginden yankılanan sesten uzaklaşarak biraz daha kulaklarını bana yaklaştıranlara:

 

—Zurnacı Tosun ve arkadaşlarının o zamanın popüler şarkıları ve türkülerini de ustaca davul, zurnayla seslendirdiklerini, böylece hem halay çekenlerin hem de onları izleyenlerin gönüllerini hoş ettiklerini vurgularken çocukça muzipliklerimizi de anlattım.

 

Nişan töreni coşkulu bir eğlenceye dönüşürken sahneyi çepeçevre kuşatan çocukları işaret ettim.

 

—Biz bunlar kadar mülayim değildik. Bahçelerin orta yerine konan sandalye ve masaların etrafında fır dönmekten geri kalmaz, bir de çocukça kurnazlıklara yatardık. Devasa bahçelere kazanların kurulduğu, yemeklerin masalara dağıtıldığı, oynayanları daha da coştursunlar diye davulcu ve zurnacıya verilen bahşişlerin havaya uçuştuğu sırada elimize geçirdiğimiz yarım limonları yalayarak zurnacıya gösterdiğimizde zurnacının feleği şaşar, çaldığı ezginin ritmi bozulur, kamaşan ağzından zurnasının hunimsi ucundan sular akardı.

 

İşte o zaman davulcu ve zurnacıya yağan bahşişlerden bize de pay düşer, yolumuzu bulurduk. Gümüşsü bir liralıklar sinema paramız, sarı yirmi beş kuruşlar da Bahçıvan Mahallesine inen paket taş döşeli meydan pazarının köşesindeki Akbaşoğlu leblebicisinden ceplerimizi tıka basa doldurduğumuz kırık leblebinin, Şehir ya da Emek sinemasında patlatarak açtığımız Uludağ gazozlarının harçlığı olurdu.

 

Milli halk danslarının ünlü çalgıcısı zurnacı Tosun bizden çok çekmiştir. Onlar da işin ciddiyetini anladıklarında düğün sahiplerine bizi işaret parmaklarını sallayarak gösterir:

 

“Çocukları görün de düğünün orta yerinde coşkuyu engellemesinler.” Derdi.

 

Her şey hızla değişiyor…

 

Bilgisayarlı orglar; şimdi davulun da, zurnanın da, klarnetin de, gitar ve sazın da sesini tuşlara basığınızda aynen çıkarabiliyor. Onun için şimdiki çocuklar bizim limon numaramızı yapmak bir tarafa akıllarının ucundan bile geçiremezler.

 

Ama ahtım var… Bir gün tıpkı çocukluğumda olduğu gibi, en üçkâğıtçı politikacıların mitinglerine ön safta katılacağım, tam palavra sıkmaya başladıkları zaman, ikiye böldüğüm limonların yarımını onlara göstere göstere yalayacağım.

 

Böyle bir eylemin suç olup olmadığını varsın Türkiye Barolar Birliği Başkanı sevgili Metin Feyzioğlu Hocam bir zahmet araştırıversin…

Yazarın Diğer Yazıları