Şahin Akçap

Yollar...

Şahin Akçap

Sizde aynı duyguyu yaşıyor musunuz bilmem? Yorulduğumda, dost ve arkadaş sesleri azaldığında bir garip duygu kırık buz parçaları gibi doluşur içime, Üşürken acır yüreğim. Elim ayağım tutmaz, yarım kalmış işlerim, ötelediğim umutlarım acımasız birer kurşuna dizen mangaya dönüşür.
Hani bir rüya görür insan. Kavuşmak istediği hep uzaklaşır ya. Ya da çok sevdiği bir şeye tam erişirken kaybolup gider ya. Ona benzer ince sızılı bir karamsarlıkla kuşatılırım. İşte o zaman yollar dikilir gözümün önüne.
Uzun yollar...
Kimi toprak ve dolambaçlı, kimi dümdüz sağ ve solu düzlüklerle uzayıp giden. Bazen de yeşillikler içinde çakır çukur toprak yollar. Virajı geride bıraktığınızda yeni bir virajın başladığı kır yolları.
Kim bilir uzun süren kara yolculuğunu sevmemin nedeni; bu tuhaf duygularla hesaplaşmak, kısa bir süre bile olsa tek başıma kalmak ve omuzlarımdaki sorumluluğu yollara yüklemek içindir.
Silivri tutukevinde yatan, birer yılan hikâyesine dönüşen iddianamelerindeki gerekçelerin dayanağında yargılamaları süren; gazeteci, yazar, askerlerin umudu olmak için yola revan olan ve sayıları her tepkilerinde ikiye katlanan o insanlarında mı yüreklerinde buz kırıklıklarının soğuğunu ve acısını hissetmişlerdi?
1789 yılında Fransız İhtilalinde Bastille (Bastil) mahpushanesini basan halk; giyotinlerin, zindanların, asılsız mesnetlerin ve tekmil baskıların sahiplerine:
"Özgürlükler babanızın tapulu malı değil!" Dersini vererek adlarını tarihin melunlar sayfasına yazdırmıştı.
Yollar...
Kimi dümdüz... Kimi toprak... Kimi sayılmayacak kadar çok dönemeci olan yollar.
Boşuna dememişler:
"Ömür biter, yol bitmez!" Diye.

Yazarın Diğer Yazıları