Şahin Akçap

Yarpuz kokulu dereler

Şahin Akçap

Karlı bir kış günü hem de sabahın ilk saatlerinde üzerinden buhar kabarcıkları yükselen kerhizin( yer altı suları) kıyısında kar üstünde soyunup yunarken, parmaklarımın arasına dolanan yabani tere otlarını bir tutam toplar kar üstüne koyardım. Hemen ötede üzeri gün yemiş kar taneciklerinin bir yorgan gibi sardığı yarpuzlar fark edebiliyordum. Hani güneş biraz daha diklense eksiden artıya yönelse termometredeki ibre bir çırpıda boy vereceklerdi.

Kerhizler küçük sınır kentimizin su damarlarıydı. Erek dağının göğsüne Ferhat vari vurulan künklerle kanallar açıp suyu Tuşba’nın kenar mahallerinden sokaklarına dolandıranlar ne sabırlı ne saygıdeğer insanlarmış.

Kerhiz suları kent insanımızın çayı iyi çıksın, demli olsun diye kullandığı su kaynaklarıydı. Kahvehane sahiplerinin çalışanları uzun sopalar üzerinde sallandırdıkları bakraç ya da tenekeleri kerhizlerin açık su gözeneklerinde doldurup altında ocağı yanan kocaman semaverlere boca eder ve doyumsuz çaylarıyla müşterilerini memnun ederlerdi.

Bizim mahalleyi hep anlattım ya… Deresi olan… Hemen kavak ve söğüt ağaçlarıyla donanmış deresinin üzerinde yükselen Toprak kale dağıyla cennetimizdi.

Hasan Karadağ’ın evinin dört bir yanını saran iğde ağaçlarının çevrelediği geniş alanda top oynar, çember çevirir, iddialı melikan (çelik-çomak) oyunlarına tutuşurduk. Kış geldiği zaman ise Kekik ve Melek’in Tepesinde kızak yarıştırırdık. Bazen buz tutan Kekik Tepesi başka mahallerden gelen çocukların korkulu ölüm tepesi adına dönüşürdü.

Siz hiç yarpuz kokan kahvaltı sofralarına oturdunuz mu? Yarpuzların çepeçevre çevrelediği, kıyıları ince yosunumsu tere bağlamış kerhiz sularında yüzdünüz mü? Ya da alıp başınızı dumanlı dağlara çıkıp bulutlara elinizi sürebildiniz mi?

Bunların hepsini bizim dönemin çocukları yapabildi.

Ya şimdi?

İran Irak savaşından kaçıp gelenlere kaş göz arasında satılan yerlerle yapılan derme çatma konutlarla yarpuz kokan dereler yok edildi. Toprakla bütünleşmiş rahmetli Hamit Selen amcamızın arka bahçesinden inilen kavaklıktaki bulak (kaynak suyu) alanı sizlere ömür. Söğütlü, kavaklı meşelikler mülteci göçüne bir koyar beş alırız uyanıklığını politika sayanlar tarafından kurutuldu. Kekik tepesinde yükselen toprak damlı evlerin önüne gerilen şiritlerde (çamaşır ipi) kırdan kente göç edenlerin ruhi şekillenmelerini yansıtıyor.

Ömürlerimiz kıyıp yok etmeleri yetmiyormuş gibi, doğamıza da saldırmalarına ve daha da çok zengin olma uğruna yaptıkları zalimliklere göz yumarsak bizim çocuklarımızın çocukları mavi ve yeşilin bir arada olmasını dünden kalan fotoğraflara bakarak tanıyıp, öğrenecekler.

Veysel Selen ağabeyim sosyal medyada paylaştığımız Van’ın manzara resimlerine düşündürücü bir yorum yazarak:

“Bu güzellikleri fazlaca ön plana çıkarmayın. Birileri çıkıp imara açabilir.” Diye uyarıyor.

Ve ben bu köşeden Van 100.Yıl Üniversitesi’nin saygı değer rektörüne, dekanlarına, öğretim üyelerine, personeline ve öğrencilerine sesleniyorum.

-  Van Gölü’ne ve çevresine gözbebeğiniz gibi sahip olunuz! Tıpkı Erçek Gölüne ve her yıl o gölde konaklayan allı turnalara (flamingolara) sahip çıktığınız gibi. Size güveniyoruz!

Yazarın Diğer Yazıları