Şahin Akçap

Vebal!

Şahin Akçap

Sosyal olayları tarihin derinliklerine bakarak araştırmak ve incelemek yol pusulasını ellerinde tutanlar için geçerli, akılcı yöntemlerden biridir.
1789 Yılında Fransız Devriminin başlangıcından en önemli olgulardan biri Fransız işçi ve köylülerin Basil Hapishanesini kuşatarak tutuklu olan siyasileri, yazarları ve tüm tutukluları salıvermişler ve bu eylemleri ihtilalin işaret fişeği yerine geçmişti.
Bu yazıyı yazdığımda tarih 8 Nisan 2013 tarihiydi ve haber ajansları Silivri'de binlerce direnişçiden söz ediyor, şimdiye kadar olup biteni protesto edenlerin barikatları aştığını; polis ve jandarmayla karşı karşıya geldiğini, eylemcilere sıkılan tazyikli sudan ve mahkemedeki duruşmaları etkileyen yoğun biber gazının haberini veriyordu.
Sosyal olaylarda çelişkiler bu derecede keskinleşmişse ve tepkiler yığınların vicdanında isyana dönüşmüşse durup düşünmek gerek. Doğanın tartışmasız yasalarından biri: 
"Biriken sıkışır ve an geldiğinde patlar!" Yasasıdır.
1789'a yılına kadar Fransa'da kitleler huzursuz; baskı ve şiddet ön planda, özgürlükler askıdaydı. Düşünen sakıncalı, muhalefet eden düşman, biat etmeyen düzene karşı, bizden olmayan haindi. Böyle olanların konulacak yerinin adı da betona dönüştürülmüş, demir parmaklarla örülmüş şekliyle Basil Hapishanesiydi.
Tarih tekerrürden ibaret diyenler haksız değiller.
Silivri'ye binlerce insanı yığan neden elbette ki yargılanmalara karşı halkın ciddi şüpheleri ve olup bitene karşı endişe boyutlu güvensizlikleridir.
Bu, dünü anımsatıyorsa kitlelere, günümüzün yönetimindekiler ciddi olarak düşünmek zorundadırlar.
Silivri'nin yollarına düşen, ellerinde Türk Bayraklarıyla canlarını barikatların üzerine atan binlerce insana Silivri gerçeğinin sanal olmayan gerçek yüzünü anlatmak yerine aymazlığı:
"Taviz vermeyiz!" seçer ve kısassa kısas tehdidini savurursanız; bugünkü kalabalık yarın daha da artar ve tıpkı bir kartopu gibi yuvarlanarak kurulan barikatları yıkıp geçer. Olan halka, görev başındaki askere, polise olur. 
İşte asıl düşünülmesi gereken sorun budur. Yani doğruyu gösterememek, hukuku yalın biçimde uygulayamamak, vicdanları ve sağduyuyu ipotek altına almak, milli iradeyi hiçe saymaktır.
Kısacası ve özetle; düşünce ve yorumlarda Silivri, Basil'i anımsatıyor ve çağrıştırıyorsa bunun kabahati bugünü yaratanlardadır. Efelenmek yerine kendi kendilerine:
"Nerede hata yaptık?" Sorusunu yöneltmeli; halkın aklındaki ve yüreğindeki sorulara yanıt verebilmelidirler.
Bugün özgürlükleri ve demokrasiyi kafes altında tutmak isteyenlerin yarın vicdanlarının da kafes altında olduğun fark ettiklerinde ortaya çıkacak somut gerçeğin adı ne yazık ki vebal olacaktır...
Ne dersiniz akil insanlar? 
Sizce de olup bitenler sudan sebepten kaynaklanan olaylar mı?

Yazarın Diğer Yazıları