Şahin Akçap

Vay babo!

Şahin Akçap

Değişen bir şey yok!
Emekli ve dar gelirliye seçim öncesi ana muhalefet partisi tarafından iktidar olduğunda dini bayramlarda verilmesi vaat edilen ek maaş da suya düştü. Hal böyle olunca gözler yılın ikinci yarısı Temmuz ayında yapılacak maaş zammına çevrildi. Oranlar tatminkâr değil. Yüzde beşe varmayan maaş zammı, piyasalardaki tüketim ürünlerindeki fiyatların artışı karşısında ciddi tezatlar oluşturdu.
Mazeret çok… Suriye'den gelen sığınmacılara harcananlarla ilgili mazeret birinci sırada yer aldı. Türkiye gerçekleri göz ardı edilerek planlanan dış politikadaki akıl almaz riskli adımlar haliyle ekonomiye ağır darbe vurdu. Suriye sınırındaki hareketlenmeler Türkiye turizmini de vurdu. Ortadoğu ülkelerindeki pazarlar daraldı ve neredeyse durma noktasına geldi.
Fethiye'deki kiraz üreticileri dış pazarlara açılamayınca bir yıllık ürünleri ellerinde kaldı. Üreticiler tepkilerini kasalar dolusu kirazları derelere boşaltarak gösteriyor. Yalnızca kiraz üreticileri mi? Ege Bölgesinde incir işletmecileri de incirden elde edilen tatlıları dış piyasaya süremedi. Üretimdeki bu sıkıntı işletmecilerin personel sayısını da azaltmaya yol açtı. İşsizlerin sayısı hızla çoğalıyor. Üretim ilişkilerindeki bu anormallik iç piyasadaki sıcak para dolaşımını da daraltıyor. Hayatın her alanındaki yurttaşlar ceplerindeki banka kredi kartlarıyla tutunmaya çalışıyor. Moral bozukluğu ve giderek artan huzursuzluklar eczanelerdeki depresyon ilaçlarının yok satılması sonuçlarını yaratıyor.
Temmuz maaş zammının düşüklüğü ise sıcak para yolu gözleyen esnafı da haliyle kara kara düşündürüyor. Ekonomideki kırılganlık zincirleme olarak bütün toplumu sarsmaya devam ediyor. Ve bütün bunlar olurken hala ufukta bir hükümet oluşumu yok. Olması için atılan adımlar da halka güven vermiyor. Ve insafsız bir belirtisizlik süreci ise ileriye dönük adımların atılmasına çelme oluyor.
Sanki birileri bu kısır döngü tablosunun genişlemesini istiyor. Öyle ki:
"Bakın işte seçimden çıkan sonuç bütün bu sorunların tetikçisi."Oldu demeye getiriliyor. Halk yine kaderci bir yazgının tehdidi altına sokulmaya çalışılıyor.
Ne memurun, ne işçinin ve ne de üreticinin yarından bir umudu yok. Umut olmayınca da hayatın bütün çarkları gıcırdamaya başlıyor. Süslü püslü konuşma kürsülerinden atılan cilalı nutuklar; kiraz üreticisinin de, incir işletmecisinin de işine yaramıyor.
Artık buna fetret devri mi dersiniz, zillet devri mi dersiniz siz karar verin.
Bozdur bozdur diye harcanan devlet işletmeleri de özelleştirme adı altında yok pahasına gidince, elde kalanlar Türkiye gibi bir ülkenin ekonomisini canlandırmaya yetmiyor.
Hani freni patlamış yokuş aşağı giden kamyon örneği. Vatandaş:
"Vay babo!" Dese de Millet Camiinde edilen dualar bakalım kamyonu durdurabilecek mi? Öyle ya tevekkelli bundan böyle işimiz Allah'a kaldı. Ne diyelim… Allah korusun!

Yazarın Diğer Yazıları