Şahin Akçap

Van Gölü canavarını gördüm

Şahin Akçap

Ne günlerdi o günler.

Televizyon haberlerine daha birkaç saat kala o en çok izlenen TV kanalındada başlıyordu:

"Flaş! Flaş! Flaş!" Uyarısı.

Ve birden görüntüye Van Gölü giriyordu… Sonra Haber sunucusu Sadettin Teksoy:

"Bu akşam haberlerimizde Van Gölü Canavarını seyrettireceğiz." Diyerek işaret parmağını döndüre döndüre ve sanki gözümüze sokarcasına uzatarak:

"…Yine görüldü. Görgü tanıklarıyla röportaj yaptık." Diyordu.

O günlerin etkisinde kalan bizler çaktırmadan haberin doğruluğunu araştırıyorduk.

Tatvan Denizcilik Müdürlüğünde uzun yıllar görev yapmış Mahmut Çınar amcaya sormuştum:

"Van Gölünün her köşesini bilen biri olarak siz ne diyorsunuz bu işe?"

Mahmut amca, Van Gölünün kıyılara paralel derin noktalarında mağaralar olduğunu anlatmıştı. Kim bilir o mağaralarda bu tür yaratıklar olabilir." Diye bıyık altından gülmüştü. Sonrada sana bir hikâye anlatayım da dinle diyerek Van Gölü Canavarını anlatmıştı.

Tatvan'da yaşayan at arabacısı Şerafettin dayı her günün sonunda yaylı arabasını gölün kenarına çekip yıkıyormuş. Sadece yük taşıyan yaylıyı değil, o yaylıyı çeken atları da bir güzel gölün sodalı sularında fırçalayıp temizliyor sonra da yaz sıcağında kavrulan atları gölün sularında oynaşmaya bırakıyormuş. Gölün sularına alışan ve seven hayvanlar şaha kalkıyor, suları püskürtüyormuş. Atların bu çılgın coşkusu çok uzaklardan görülüyor ve görenler:

"Yav zırt değilmiş anlatılanlar. Bakın gölün canavarları yine suları dalgalandırmaya başladı." Diye heyecanlanıyorlarmış.

Eee işin içine paparazzi haberciler de karışınca uzaktan zumlu objektifler gölün köpüren sularını çekip haber programlara yetiştirmeye başlamış.

Böylece Şero'nun atları da ünlenmiş.

Söylenceler artınca Van artık magazin basının gözdesi olmuş.

Van Gölünü kıyılarına gelip en görünür noktalara yerleşen yerli ve yabancı haberciler gölün dalgalı sularını bile görüntüleyerek heyecanları çoğaltmış. Kıyılardaki insanlara mikrofonlar uzatılarak:

"Sizde gördünüz mü?" Sorusu yönetiliyormuş.

" He babam gördüm. Bir kuyruğu vardı ki görme!"

"Gövdesiyle suları yara yara ilerliyordu." Yanıtları alınıyormuş.

Artık her kafadan bir ses çıkıyor ve Van Gölü Canavarı yavaş yavaş kentin girişlerine heykel olarak dikiliyor, dükkân vitrinleri canavar maskotlarıyla süsleniyordu.

Peki, Van Gölü canavarı var mıydı?

Bence vardı!

Nasıldı?

İki ayağı, iki gözü, iki kulağı vardı.

Tehlikeli miydi?

Hem de çok fena tehlikeliydi.

Etrafı kirletiyordu, içki şişelerini kıyıda paramparça ediyordu, piknik alanlarını kullandıktan sonra geride iğrenç atıklar bırakarak çevre kirliliği yaratıyordu.

O sıralar Van Spor'da süper ligde… Fanatik taraftarlar Van Gölü canavarına dönüşüyor, bu kez tribünlerde yerini alarak, hakeme ve karşı takımın futbolcu ve taraftarlarına en galiz küfürler yağdırıyordu.

Oysa şehrin giriş noktasındaki Van Gölü Canavarı heykeli ne kadar sempatik görünüyordu. Tişörtlere basılan canavar resimleri de pek şirindi. Hediyelik eşya satan dükkanların vitrinlerinde de yerini almıştı minyatür heykelcikler.

Kentin ara sokaklarındaki kahvehanelerden biri namlı adını silmiş yerine Van Gölü Canavarı adını yazdırmıştı.

Van kalesi, Van Müzesi, tarihi ve doğal güzellikler birden bir kenara bırakılmış, her kes fantastik bir canavarın çekim alanına girmişti. Annelerini üzen çocuklara ğarmanağozan, Gulyabani, öcü, cin gibi korkutan masalların yerini bile canavar almıştı:

"Vilen bak meni üzersen Şeyh Abdurahman Baba çarpsın ki seni Van Gölü Canavarına ataram."

Korkuyu, korkutmayı seven bir coğrafyada yaşıyoruz ya… Van Gölü Canavarı kısa sürede yüksek deniz havzasının fenomeni olmuş ancak daha sonra korku fobisine dönüştürülmüştü.

Çoğu insan:

"Sodalı suda canlı yaşamaz. " Diye düşünse de bir taraftan da:

"Ya varsa!" Kaygısını yaşıyordu.

Bence Van Gölü Canavarı vardı ve her zamanda olacaktı.

Hani nerede diye sorarsanız; memleketimize sahip çıkmayan, onu değersizleştiren, kentlilik sorumluluğunu yerine getiremeyen her kes benim için Van Gölü Canavarıdır.

Yazarın Diğer Yazıları