Şahin Akçap

Üslup ve sürgündeki mezar

Şahin Akçap

Adana Valisinin “G…..” Sözcüğünü kullanması toplumsal hayatımızda inanılmaz derecede tepki aldı, sosyal medyada ise en çok eleştirilen konu oldu. Sözün muhatabı çıkıp özür dilemek yerine  “Ben Kavas dedim.” İnkârında bulunsa da; kameraların, mikrofonların yakaladığı o an söylediği sözcüğün “G…..” Olduğunun somut kanıtı oldu. Sözün sahibi bu nedenle ikinci gafını yani inkâra kalkışmayı yeğledi ve bu kez özrü kabahatinden büyük sözünü anımsattı. Yapılacak tek şey:”Sürçü lisan eyledim, af ola.” Özrü olması gerekirken yanlışta ısrar edildi ve o söze karşı tepkiler doğal olarak yuvarlanan ve çığ oluşturacak kartopuna dönüştü.

Şimdi de “ULAN” Sözcüğü gündeme düştü.

Durumu kurtarmak için: “Eskilerde erkek kardeşe ulan denirmiş.”Açıklamaları maalesef bu üslup biçimini aklayamadı. Bugün Anadolu’nun birçok yerinde karşınızdakine “ulan!” Dediğiniz zaman en büyük küfrü etmiş sayılır tepki ve sitemle karşılaşırsınız.

Kısacası yurdumuzun dört bir yanında “Lanlı”, “Ulanlı” Sözcükler hoş karşılanmaz, ağır küfür olarak algılanır. Bir öfke anında lan veya ulan yerine “Be kardeşim!” Cümlesini kullanmak, öfkelenen ve anlatılmak istenen durumu zaten yansıtmış olur.

CNN Türk’ün klasikleşmiş canlı tartışma programı 5 N 1 K’de Cüneyt Özdemir ve Rasim Ozan Kütahyalının söyleşisinde de “ulan” sözcüğü kullanılmalı mı, kullanılmamalı mı sorusu geçti. Kütahyalı:

“Bazen insan elinde olmadan kullanıyor. Bir tepki kelimesi.” Diye geçiştirmek istese de yanıldığını ama çok yanıldığını söyleyebiliriz. Çünkü toplumun lideri, sanatçısı, yazarı olmuş insanlar kitlelere örnek olmak ve ağızlarından her çıkan sözcüğü tartmak zorundadırlar. Topluma mal olmuş insanların her sözü anında yetişen kuşakların bilincinde yer eder ve kullanılır.

Ahmet Kaya’ya bir ödül töreninde yaptığı konuşma sırasında yıllar önce gösterilen bir tepkinin bugüne taşınması ve bu nedenle ulan sözcüğünün de tartışma konusu olması toplumsal hayatımızın durgun olmayan sularında farklı daireler yarattı.

Yine Cüneyt Özdemir’in 5 N 1 K’ programına o gecede bulunan sanatçılar telefon bağlantılarıyla katılıp düşüncelerini söylediler. Ortak düşünceleri, farklı ve çatışan fikirlerde hoşgörünün olmasıydı. Ahmet Kaya’nın yurt dışında yaşayan eşi de canlı yayına katıldı:

“Ahmet Kaya’nın anısı içi boş konuşmalarla doldurulmaya çalışılmasın. Birkaç yıl öncede Ahmet Kaya’nın mezarının ülkesine taşınması istenmişti. Şimdi de isteniyor. Ama ben bu davete teşekkür ediyorum. Yaşadığımız süreçte şimdilik Ahmet Kaya’nın mezarının sürgünde kalmasını istiyorum.” Dedi ve yara kaşımaya yönelik tartışmalara büyük bir sorumluluk göstererek nokta koydu. Yaralanmış ve kanatılmaya devam edilen bir eşin düşüncelerine saygı gösterilmesi gelinen nokta olmalıdır. Yıllar öncenin küllenmeye yüz tutmuş ateşlerinin üzerindeki küller savrularak gönül gözleri kapatılmamalıdır. Ve geçmiş acımasız silahlara dönüştürülüp birlik ve beraberliğe yemin etmiş insanların üzerine yaylım ateş açmamalıdır.

Üslup derken Yunus Emre’nin o güzel dizelerini bir daha anımsamakta yarar var:

sözü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz
sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz
söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı
söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz

kişi bile söz demini, demeye sözün kemini
bu cihan cehennemini, sekiz cennet ede bir söz
yunus şimdi söz yatından, söyle sözü gayetinden
pek sakın o sah katından, seni ırak ede bir söz

Yazarın Diğer Yazıları