Şahin Akçap

Sürüye karışmış koyun olmaktansa...

Şahin Akçap

Metabolik Sendrom diyor uzmanlar körü körüne bağlılığa, birinin yaptığını irdelemeden ve düşünmeden diğerlerinin yapmasına. Ve hepsini bir araya getirdiğinizde ortaya çıkan hayatın adı kalabalıklardaki yalnızlık oluyor. Hepsinin özeti ise sürü psikolojisi...
En çok hayvanlarda görülen metabolik sendromu (hastalık tablosu) şuursuzluğun yol açtığı bir eylem. Hayvanlarda şuur ve dolayısıyla akıl yetisinin olmaması doğal refleks dediğimiz sürünün başındaki gidene takılma dürtüsünü doğuruyor.
Ülke haberlerine ilginiz varsa hemen aklınıza gelecektir. Şu kadar koyun; Van'da, Şırnak'ta, Erzurum'da uçurumdan atladı...
Çakan şimşekten, gök gürültüsünden veya saldıran kurt ya da çakaldan ürken koyunlar peşi ardına uçurumdan atladı; üç yüz, beş yüz koyun telef oldu haberleri sadece bizim ülkemizde mi var? Elbette bu sorunun yanıtı evet değil.
Metabolik sendromu; kör inançların, dogmatik felsefelerin hüküm sürdüğü, araştırıcı olmayan insanların yaşadığı toplumlarda daha sıkça görülür ve sayıları hiç de azımsanmayacak kadar çoktur.
Bu insanların oluşturduğu kalabalıklar özgür değildir. Onları kuşatan korkudur. Bu korku; inanç, vatan, bayrak, işini kaybetme, felaketle karşı karşıya gelme, egemenlerce cezalandırılma gibi olgulardan örülmüştür.
Düşüncelerini açıkça yazlı veya sözlü ifade edemez insanlar. Ettiklerinde cezalandırıcı yasakçı yasalarla karşı karşıya geleceklerini ve işkencelerden geçip, akıl almaz senaryoların iddianamelerinde yargılanarak mahpus damlarını boylayacaklarını düşünürler. Ve bu şüphe sarmalı onları metabolik sendromla tanıştırır, sürüye karışmaları için itici güç olur. 
Bütün bunlara karşı direnen insanların saflarının adı ise isyan saflarıdır. Evrensel adı da devrimciliktir!
Halkın gerçek dosttu devrimciler; eğilmezler, bükülmezler, satılmazlar, korkuyu hayatın bir parçası sayıp daima korkusuzluğu yaşarlar! Özgürlükler, savaşa ve sömürüye karşı erdemlilik ve onur mücadelesi onların sayesindedir!
Onlar ki, kalabalıklar içinde köle olmaktansa, tek başlarına özgür olmayı ve ulu çınarlar gibi ayakta ölmeyi yeğlemişlerdir. 
Dünya şairi Nazım Hikmet'in, devrimci belleklerindeki o ölümsüz "Davet" şiirinin dizeleri ise unutulmaz bir türkü gibidir:
"Yaşamak, bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine!"

Yazarın Diğer Yazıları