Sıkışma!
Şahin Akçap
Hani birden kayar ya elinizdeki conta… Yuvarlanıp siz hamle yapıncaya kadar lavabonun deliğinden kayıp gider ya…
Hani minik bir vida… Tam takayım değdiniz an bir köşesi yuvaya ters düşüp sıkışır ya…
Radyonun yayın istasyonlarını arayan düğmesini ha bire çevirir ve bir türkü bulmak istersiniz ya. Bulursunuz da… Ancak diğer kanallardan kayıp gelen cızırtılar sesi etkiler, bozar. Parmaklarınızla kavradığınız arama düğmesi ile sesi netleştirmeye çalışırsınız. Netleşmez. Daha da artar ya parazitler…
Şu an Türkiye işte bu tersliklerin benzeri bir iç ve dış siyaset ile salla pati ve karmaşık biçimde yoluna devam ediyor.
Siz bütün bu olayları merak edip araştırma kararı alıp sokaklara birkaç acar muhabir gönderip:
“Sor bakalım vatandaşa, halinizden memnun ve mutlu musunuz?” Diye nabız yoklamasına başvurduğunuzda; mutsuzlar şıkkının altındaki çarpıların, mutlular şıkkının altındaki çarpılardan misliyle fazla olduğunu fark edersiniz.
Bu sabah yöresel giysiler içindeki yaşlı bir babanın Şırnak maden ocağının önüne çömelerek oturduğu anın görüntüsü bir fotoğraf karesinde sosyal medyaya servis edilmişti.
Belli ki yaşlı adam üç günü aşkın süreden bu yana maden göçüğünde kalmış evladının ya da yakınının çıkarılmasını bekliyor umutla. Ama yüzündeki acı ifadenin ilerleyen saatlerde uy havarlara dönüşeceğinin sezebiliyorsunuz… Kolay değil tam yetmiş iki saat geçmiş olayın üstünden!
İçimde sanki bir jilet fır dönüp etimi dilim dilim doğramaya başlıyor…
Oysa birileri her gün en babayiğit tavrını takınarak ülkedeki ve dünyadaki rakiplerini yerden yere vuran laflar ediyor ve sanki hiç sorunu olmayan bir ülkede yaşadığımızın söylemeye yırtınıyor.
Öfke…
Sürekli çemkiren bir yüz…
Kocalmış kan kırmızı gözler…
Köşe başını tutmuş muhabirler; mutluluk ve mutsuzluk seçeneklerinin altına çarpılar koymaya devam ediyor. Mutsuzluk seçeneğinin altındaki çarpılar o kadar çoğalmış ki! Muhabirler ellerindeki anket kâğıtlarına yeni sütunlar açmaktan yoruluyor.
