Şahin Akçap

Ses

Şahin Akçap

Sesiniz yoksa sizde yoksunuz demektir.

 

Dün sesler vardı…

 

Küçük yürekleriyle çocuklar, minik parmaklarıyla kavradıkları çiçekleri taşıdılar öğretmenlerine.

 

Tertemiz…

 

Yağmur damlaları gibiydiler…

 

Ya da doruklarda beyaz gümüş gibi parlayan ak pak karlar gibi.

 

Benim öğretmenlikte ilk göz ağrım, Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinin sınıra yakın bir dağ köyündeki, ağıldan bozma köy okulumun tek sınıfımda en arka sırada oturan buğday renkli tarak görmemiş saçlarıyla, bal rengi gözleri bir ışık gibi parlayan Meryem’di.

 

Meryem ateşli bir hastalık sonunda konuşma yetisini kaybetmişti.

 

Sabahın en erken saatinde ilk o gelirdi okulun önüne. Gözleri günaydınımdı…

 

Arap kökenli köyün çocuklarına Türkçeyi öğretirken, onlardan da Arapça sözcükleri öğreniyordum.

 

Her öğretimin içinde yinelediğim sözcükler bende ses onlarda seslere dönüşüyordu.

 

Meryem ise çıkardığı hırıltıları bir türlü sese dönüştüremiyordu. Ama bir gayretli ve bir o kadar inançlıydı ki bir gün kuşlar gibi şakıyacağının izlenimini vermekten kaçınmıyordu.

 

Pek yağmur yağmazdı Atatürk Barajı yapılmadan Harran’ın uçsuz bucaksız topraklarına…

 

Nisan ayının bir bahar gecesi gök şimşeklerle yarılıp, kara bulutlar yağmur olup düştüğünde bir köşesine döşeğimi attığım ağıldan bozma okulun derme çatma kapısı kırılırcasına çalınmıştı.

 

Her halde devriye gezen jandarmalar sığınmak için geldiler diye kapıyı açtığımda sırılsıklam ıslanmış Meryem ile babası duruyordu eşikte.

 

“Meryem! Meryem konuşuyor hoca. Siye kurban olurum sayende. İlk sen duyasın istedim. Çabuk hazırlan bize gideceğiz. “ Demişti Hüseyin amca.

 

Yineleme ile kavratma yöntemim Meryem’in de inanılmaz inat ve gayretinde birleşince heceler sözcüğe sözcüklerde sese dönüşmüştü.

 

Meryem, benim buğday saçlım, bal renkli küçük kızım sınıf içindeki cisimlerin adlarını şakımaya başlamıştı.

 

Ses vermekti işin büyüsü… Ses verdiğinde sesler çoğalırdı.

 

Bilirim öğretmenim…

 

Susmak bazen çok şey anlatmaktır… Ama unutma ki derin sessizlikleri pusmak sananların da yanlışlıklar komedyasını uzatmalarına cesarettir.

 

Ses ver!

 

Çoğalsın seslerimiz…   

Yazarın Diğer Yazıları