Şahin Akçap

Sehergül

Şahin Akçap

Taze Bir çiçek dalını okşarken günün ışıkları Ankara'dan Sivas'a doğru bir ışık huzmesi gibi akıp giden otobüsün içindekiler heyecanlıydılar. Heyecan demek yeterli değildi. Hani mutluyken insanın içi içine sığmaz ya öyle.

Takvimler de tarih 1993'ün Temmuz ayının ilk günlerini gösteriyordu.

***

1987 yazıydı. Antalya, Elmalı'da konuğumuz SHP Milletvekili Musa Ateş'ti. Yaz tatili için Antalya'ya gelmiş oradan da:

"Bizim canları görelim." Diye bir günlüğüne Elmalı'ya geçmişti.

O günün akşamı ansızın karar verdi.

"Sabah hep birlikte Antalya'ya, Lara kıyısındaki tatil yerleşkesine gidelim. Sizde benim konuğum olun, bir iki gün olsa da denize girersiniz." Dedi.

Musa amcayı kırmak mı? Çaresiz önerisine evet demiştik.

Ertesi gün Lara'daydık.

Günün önemli bir bölümü denize girip güneşlenmiştik. Akşamı da tatil yerleşkesindeki konutun balkonunda mangal yaktık. Balkonun ışığından olmalıydı ki sivrisinek hücumuna uğradık. Elime aldığım gazeteyi rulo yaparak sivrisineklere vurmaya kalktığımda, Musa Ateş engel olmuştu.

"Sakın öldürme. Işığı kapatırsak giderler." Demişti.

Koca adam sivrisineklere bile kıydırmamıştı.

"Şu an bize zarar vermediler ki. Nasıl öldürebiliriz onları." Diyerek kıyıcılığımıza geçit vermemişti.

***

Madımak oteline yerleştiklerinde tarih 2 Temmuz 1993'tü…

Sehergül, Sivas etkinliklerine katılan onlarca şair, yazar ve aydınla o otelin konuğuydu. Halk dansları ekibiyle yapılacak etkinliğe katkıda bulunacak gençlerden sadece birisiydi.

Temmuz sıcağı kenti kavururken son hazırlıkları yapıyorlardı.

Yazar Aziz Nesin, Türk Halk Müziğinin eşsiz seslerinden Hasret Gültekin, şiirleri dillerden düşmeyen Asım Bezirci, Metin Altıok,Behçet Aysan,Asaf Koçak,Nesimi Çimen,Muhlis Akarsu etkinliğin ünlü konuklarıydı.

Bir ara dışarıda gürültüler oldu. Tuhaf sesler çıkararak otelin önüne toplanan öfkeli kalabalık çoğalmaya başlamıştı.

Sloganları arasında Aziz Nesin hedef isimdi.

Olay güvenlik birimlerine haber edilmesine rağmen ortalıkta güvenlik önlemi alacak kimse görünmüyordu.

***

Lara gecesi Musa Ateş'le Türkiye hakkında konuşuyorduk. Türkiye ve dünyaya bakış açısında eşsiz bir hümanizm vardı.

"Medya sizi seviyor. Bir milletvekili olarak sıra dışı bir hayatınız var. Sürekli halkın içindesiniz. Özel ya da makam araçları yerine toplu taşıma araçlarını kullanıyorsunuz." Dediğimde.

"Bundan doğal ne olabilir ki. Halkın içinde olmayan, onlarla bağ kuramayana nasıl milletin vekili diyebiliriz." Yanıtını vermişti.

***

Madımak otelinin önündeki kalabalık çığ gibi büyümüştü. Otelin pencerelerine doğru fırlatılan taşlar cam çerçeveyi indiriyordu.

Etkinlik için gelen sanatçılar, folklorcu gençler tedirginlik içindeydi.

Kalabalıktan yükselen sesler:

"Aziz Nesin çık dışarı!" Diyordu.

Kalabalık içinden otele tırmananlar çoktan perdeleri ateşe vermişlerdi. Artık otel yanıyordu.

Sehergül ve arkadaşları korku içinde bir köşeye sinmişlerdi. Aziz Nesin, sanatçı arkadaşlarıyla helalleşmiş:

"Arkadaşlar fare gibi ölmektense dimdik ayakta ölürüz." Diyerek açık pencereden kalabalığa doğru imdat diye seslenmeye başlamışlardı.

***

O akşam Musa Ateş ile inançlar üzerine konuşmuş:

"Asla inançlarımızı kaybetmemeliyiz. Kaybettiğimiz an yanlış ve çıkmaz sokaklarda kaybolur gideriz. Elbette ki her alanda toplumun değerlerini sömürenler arasında inançları da araç olarak kullanacaklar olacaktır. Asıl mesele onların maskelerini düşürmek, deşifre etmektir." Nasihatlerini almıştık.

***

Sivas'ın orta yerinde koskoca Madımak oteli çıra gibi yanıyordu. Bir ara binaya yanaşan itfaiye otel içinde hala hayatta olanlara umut olmuştu. Aziz Nesin ve arkadaşları nihayet seslerini itfaiye erlerine duyurmuş, binaya dayanan merdivenlerle ateşin içinde çekilip alınmıştı.

***

Meclisteki çalışmalar dışında sosyal aktivitelerde yardımcısının olup olmadığını sormuştum Musa Ateş'e. Gözlerinin içi gülmüş, kıvançla:

"Sehergül kızım partnerim. Birçok etkinlikte yanımda oluyor." Demişti.

***

Tam 35 insan yakılmıştı Sivas'ın orta yerinde.

Din iman diyerek, Allah diyerek 35 can diri diri yakılmıştı.

Sehergül de yanan canlardan biriydi.

***

Çok sonraları Musa Ateş, kızı Sehergül Sivas Madımak otelinde katledildikten sonra büyük acılar ve geride bıraktığı travmalar yaşadı.

Didim'de Parlamenterler sitesindeki denize bakan aşiyanı onun için aşiyanı oldu.

Çoluk çocuk günü birlik ziyaretine gittiğimizde onu kitapları arasında kaybolmuş olarak gördük. Yaşıyordu. Küçük oğlu Egemen'in şirinleri birer torun merhemi olup içinde yanan ateşe derman olmuştu.

Elini öpüp helallik istediğimde yanı başımda gülümseyerek bakan kızlarımı işaret ederek:

"İnançlarını kaybetmeden büyümeliler. En değerli hazinemiz inançlarımız. Bak ben hala ayakta ulu bir çınar gibi dimdik durabiliyorsam inançlarımdandır." Demişti.

***

Musa Ateş amcamız yaşamaya devam ediyor. İçindeki Sehergül'ü soldurmadan. İnançlarıyla.

Ve ben…

Her Temmuz ayının ilk günlerinde saygıyla Musa Ateş amcamızı anıyorum. O'nu… Eşsiz ailesini… Sözde imanlıyız denen alçak din tacirlerini lanetleyerek.

Yine Temmuz…

Sivas, Madımak katliamının utanç veren 24.yıldönümü…

Yaşamlarını kaybeden 35 canı saygı ve rahmetle anıyorum.

Şimdi çok uzaklarda… Torunlarının yürekçiklerine başını yaslamış Musa Ateş amcama selam gönderiyorum.  Ve usulca Zülfü Livaneli'nin;

"Yaşamak görevdir yangın yerinde/Yaşamak insan gibi kalarak ."Şarksını mırıldanıyorum.

Biliyorum o beni duyuyordur. Yaralı baba yüreğinden hürmetle öpüyorum.

Yazarın Diğer Yazıları