Şahin Akçap

Şahmerdan!

Şahin Akçap

“Demir tava geldi kömür bitti, akıl başa geldi ömür bitti.”  (Demir ustalarının sözü)

Sizde rastladınız mı bilmem?

Çağımız insanı işi kolay kılmak için akıl almaz makine buluşlarına imza atıyor.

Geçen gün bir makine içinde tek bir operatör ormanlık alanda kurumuş, artık böceklenerek değerini kaybetmiş, orman mühendisleri tarafından işaretlenmiş ağaçları dibinden söküp alıyor, aynı zamanda kuru dallarını budayıp belirlenen ölçülerde keserek tomruğa dönüştürüyordu.

Küçük bir traktör düşünün. Ardında römorku yok. Kıskaca benzeyen çelik kollarını uzatıp ağacı alıyor, kesici kollarıyla dalları budayıp sonra da parça parça tomruklar halinde kenara istif ediyordu.

Bu işlemi insanlar yapsa yaklaşık beş altı insan gücü gerekirdi.

Bir kesecek, birisi urganlarla ağacı çekip aşağıya indirecek, diğeri nacaklarla ya da baltalarla dal budağını ayıracak diğerleri de uzun iki kollu testerelerle tomruklara ayıracaktı. Ama bu yeni icat makine bütün işleri tek bir sürücüyle yapabiliyordu. Hem emek hem de zamandan tasarruf sağlıyor bu yetmez gibi tomrukların ölçü içinde kesilmesini sağlayarak israfa mani oluyordu.

Ülke ekonomisini akılcı yöntemlerle yönetenler ve tarımdaki emekçinin iş gücünü de düşünerek ürettikleri onlarca makinelerle ürün kaybına izin vermeden müthiş işler yapıyorlar.

Domates toplamak, havuç kökleyip istiflemek, meralıklardaki otları büyük balyalara dönüştürerek biçmek artık makinelerin oyuncağı olmuş durumda.

Aklım domates toplama makinesine takıldığında bilgisayar ve teknoloji öğretmenleri devreye girerek:

“Domates tarlasını önceden toplayıcı makineye göre düzenliyorlar. Hasat zamanı da makinenin kırmızıyı algılama sensorlarını devreye sokunca domatesler yaralanmadan, berelenmeden toplanıp, kasalara nitelik ve irilikleri numaralandırılıp istif edilerek toptan tüketim pazarlarına yolluyorlar.” Değerlendirmesi yaptıklarında bende onlara eski zaman yaşanmış bir öykümü şahmerdanı anlattım.

Van’ın ünlü demirci ustalarından iki kardeş vardı. Birisinin adı Sıdık diğerinin ki Sadık ağabeydi. İkisi de değme demirci ustalarına taş çıkartacak yetkinlikte, sözü özü, işi doğru insanlardı. Başka ustalar da vardı… Hasan Özkök, Muzaffer Özkök demire şekil veren namı diğer Yusuf oğullarıydı. Rahmetli Hasan Özkök kirvemdi…

Ancak sınıf arkadaşım kardeşleri Necdet olunca benim en çok takıldığım demirci ustası Sadık Altıntepe ağabeydi.

Onlar uzak sınır köylerinden gelen köylülerin her şeyiydi.

Pulluğu kırılan, tırpanı, orağı iş görmez olanlar kendilerini Sadık ustanın demirci dükkânına attıklarında boş dönmezlerdi. Sadık usta ve ağabeyi Sıdık usta mutlaka sorunlarına çare olur, uzak köylerine vakit kaybetmeden bir an dönmeleri için sürekli yanan ocaklarının başında örs üzerinde inip kalkan çekiçleriyle yardımcı olurlardı.

Zaman bu ya…

Her şey kolaylaşmaya başladığında Sadık usta İstanbul’dan Şahmerdan adlı bir makine satın almıştı. Makine bildiğimiz örs üzerinde çekiçle demire şekil verme işinin elektrikle çalışarak ve bir gürz gibi inip kalkarak hallediyordu.

Sadık usta makineyi Eski Buğday Meydanında yer alan mekânına kurduğunda seyredenleri de çoğalmıştı.

Pencere önüne kurulu şahmerdanı çalıştıran pedalı vardı. Ayağıyla bastığında makinenin çekici otomatik olarak kalkıyor ve örsünün üzerindeki en inatçı demirlere istenilen şekilleri veriyordu. Zaman ve iş gücünden tasarruf yüzde yüzdü!

Günün birinde yine o uzak köylerden işi düşüp gelen köylüler hayranlıkla Sadık ustanın şahmerdanını önündeki çalışmasını izlemeye başlamışlar. Rahmetli muziplik olsun diye seyredenlerin vitrin arkasında görünmez olan pedalına basıp, çekici indirttiğinde makineye emir veriyormuşçasına bakarak:

“Haydi yallah!”

“Vur!”

“Şimdi indir!” Diye bağırıyormuş.

Şehri hayatları boyunca askere gidip dönerken ya da kırılan tarım aletlerini onarmaya geldiklerinde ancak görebilen köylüler ağzı açık Sadık ustanın makineye verdiği komutları seyrederken kocalan gözleriyle:

“Hey maşallah pehlivan!”

“Hema ne pehlivan!”

“Hazreti Hamza mübarek!” Diyerek hayret çığlığı atıyorlarmış.

 Köylerine döndüklerinde de Sadık ustanın muhteşem bir kuvvet ve güce sahip olduğunu bir efsane gibi anlatıyorlarmış.

Yazımda adı geçen ve hayatta olmayan, alın terini namus belleyip çoluk çocuklarına haramsız rızık götüren o güzel insanları rahmetle anıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları