Şahin Akçap

Milliyetçilik üzerine

Şahin Akçap

Yeni bir tartışma ortamı ülkemizin dört bir yanına hızla yayıldı. Tartışmanın sulandırmak yerine; millet, milliyet gibi olguları temelinden incelemek ve ülkemizdeki milliyetçilik boyutunu iyi tahlil etmek gerekir.
Bu ülkenin bir bireyi olarak söz konusu tartışma için bir şeyler söylemek ve yazmak elbette ki bizim de hakkımız. Ancak toplumsal hayatın genleriyle oynamadan, etnik ayrımcılığa yönlendirmeden, ırkçılık ve kafatasçılığı hortlatmadan, var olan birlik ve berberliğin altına dinamit koymadan!
Bu yazıya başlamadan önce nüfus cüzdanımı çıkarıp inceledim. 
Nüfus cüzdanımın ön yüzünde Türkiye Cumhuriyeti ibaresini, arka yüzünde de ana, baba, doğum tarihi ve yeri, nüfus bilgileri dışında ülkemin özelliklerini veren üç önemli sosyal kavramı gördüm.
Medeni hali, dini ve kan grubu yazılıyken milliyet olgusuyla ilgili bir belirleme yok. O belirleme nüfus cüzdanlarının ön yüzündeki Türkiye Cumhuriyeti yazısından ibaret.
Millet feodalimin çözülmesiyle ortaya çıkan bir kavram. Ortak dil ve din, gelenek ile görenek, kısacası özgeçmişi olan insan topluluklarına verilen ad. Millet ve ulus kavramlarını aynı bakış açısı içinde toplayabiliriz. Bu ortak özelliklerden gelen ve aynı toprakları paylaşan insanların dili, dini farklı olsa bile kader beraberlikleri onları aynı kılabilir.
Din de ise dil, din, ırk ayrımı yoktur. Yaratılanın rengi dili, milliyeti ne olursa olsun Tanrının yarattığı kul olarak değerlidir. Kutsal kitapların tümü böyle yazsa da hayatın içinde yaşananlar böyle olmamıştır. Din güçlü olan egemen güç tarafından biçimlendirilmiş ve onun çıkarlarına doğru şekillendirerek toplumu yönetmiştir. 
Hz. İsa'nın ümmeti haçlı orduları toplayarak Hıristiyanlığı yeryüzüne yaymak için dinin nüveleştiği coğrafyalardaki milliyetleri kullanmıştır.
Hz. Muhammet'in ümmetinin yol haritasını da en belirgin biçimde Türkler ve onların akıncı kolu Alperenler çizmiştir. Türkler, Müslümanlığın yayılmasında en etkili ulus olmuştur.
Yani en güçlü ve en çok nüfusa sahip olan İslâm ve Hıristiyanlık dinleri yeryüzüne yayılırken milliyetçi akımların otoriter gücünü kullanmıştır.
Bütün bunlar yaşadığımız dünyadaki insan sosyolojisinin içinde dün de vardı bugün de var ve yarın da olacak.
Örnek derseniz İsrail... Örnek derseniz tüm Ortadoğu İslam âlemi...
Tarihte yaşadıkları ülkenin sosyal genlerini çok iyi değerlendiren ender liderlerden biri şüphesiz ki Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Atatürk ilkelerinde milliyetçilik birleştirici, barışçı, derleyip toparlayıcıdır. Bu toparlayıcılığın içinde Osmanlı dönemindeki bilgelerin bakış açısını fark edebilirsiniz. Barış ve kardeşlik ortamı içinde bir arada yaşamak için dilin, dinin ve ırkın aynı olmasının gereksizliğinin mesajlarını verir.
Atatürk'e göre millet; geçmişte bir arada yaşamış, bir arada yaşayan, gelecekte de bir arada yaşama inancında ve kararında olan, aynı vatana sahip, aralarında dil, kültür ve duygu birliği olan insanlar topluluğudur.
Milliyetçilik söyleminde bulunan liderlerin unutmaması gereken en önemli nokta; dünya görüşleri ve inanç doğrultuları ne olursa olsun; ülkelerinin tarihsel, kültürel, inançsal değerlerinden söz ederken çok hassas davranmaları.
Anadolu'muzda yaşayan her kes için et ve tırnak gibiyiz diyoruz. Ancak işin içine sosyal olgular girince pusuda bekleyen kışkırtıcı ajanlar on parmağın biri bir değildir sözüyle de söz dalaşı yaratabilirler. 
Unutmamalıyız ki milliyetçilik kavramı 1789 Fransız Devrimiyle birlikte özgürlükler mücadelesine meşale olmuştur. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın sonuçları da Afrika ve Ortadoğu ülkelerinin insanlarına umut olmuş ve nihai zafere giden yolları açmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları