Şahin Akçap

Medya Sazanları

Şahin Akçap

Bir ülke gündem değiştirilerek bile en kötü iktidarlar tarafından en az on yıl yönetilebilir.
Sıkışınca bel altı vurmak, gündem değiştirmenin en kısa yoludur.
Oltaya zinhar gerek yoktur... At yemi, atlasın gündemin sazanlar tek tek!
Zaten amaç gafların kamuflajı (gizlenmesi) değil midir?
Gündem değiştirmek için kitlelerin yoğun ilgisinin olduğu alanlar seçilir.
Futbol...
Yalan dünya söylenceleri...
 Bel altı geyikleri (söyleşileri)...
Lafını bilmeyen uçarı politik kimlikler...
Geçmişi kayıt altına alınmış üst yöneticiler...
Her biri gündem değiştirmek için muhteşem araçlardır.
Sıkıştın mı ekonomide... Yanlış mı yaptı ekip arkadaşların... Dağıtmak için toplumun dikkatini hemen koy devreye gündem değiştirecek olayları, şak diye kesilsin bunaldığın yerlerdeki sorunların. Sonra da yürü yürüyebildiğince! Çıtını çıkaran olursa ant olsun ki bileğimi keserim!
Uludere katliamıyla ilgili ciddi araştırmalara gerek yok diyorsanız gündem değiştireceksiniz. 
Birileri hayvan derken sivilleri bombala emrini verenlere, siz akıllara durgunluk verecek gündem değiştiren söylemlerle kürsüye çıkarsanız kaybettirirsiniz olayın olağanüstülüğünü. Adil olmak varken demagog olursunuz. 
Ve işte o zaman kayar gider bizim gariban yurttaşın aklı kürtaj için; yasal süre nedir, yasal süre geçtiğinde yasa koyucu ne yapar, morg görevlilerinde de ölü sevicilik tutkusu var mıdır sorularına...
Nekrofili ölü sevicilik demek. Ölü “necro” sözcüğünden gelir.
Ünlü tarihçi Herodot’un kayıtlarına göre dönemin Tiranları ölen çok güzel karılarıyla cinsel münasebetlerini devam ettirmek isterlermiş. Bu nedenle de ölen eşlerinin bedenlerine çürümemeleri için özel bakım yaptırırlarmış. 
Yani Nekrofili hastaları birer ölü sevicidirler. İleri derecede Nekrofili hastası olanların cinsellik için karşı cinsi bile öldürdükleri sapkın hayatların bilinen gerçeklerdendir.
Ne var ki sorunları sürüncemede bırakmak ve hatta o sorunlar altında yurttaşlarını çürümeye terk etmek de bir hastalıktır. O hastalığın Tıp Literatüründeki (dilindeki) adı nedir bilmiyorum ama güncellikteki adı aymazlık olsa gerek.
Bizi hayat tecrübeleriyle yönlendiren büyüklerimizin unutulmaz nasihatleri vardı.
“İki kez düşün, bir kez konuş.”
“Sırf konuşacağım diye söze girme.”
“Bir konuda cahilsen eğer konuşarak durumunu belli etme.” 
“Eline, diline, beline mukayyet ol ki erenler sofrasında yerin olsun.”
“Sözün içi dolu değilse neticesi yankıdan ibarettir.”
Şeyh Edibali’nin Osmanlı İmparatorluğuna adını veren Osman Beye“Ey oğul!” Diye başlayan nasihati çok önemlidir.
Dün Vatan Gazetesindeki köşesinde yer vermişti o nasihate Mustafa Mutlu. Dilerseniz yeri gelmişken bizde bir kez daha Şeyh Edibali’nin Osman Beye ve sonradan gelenlere kalan öğüdünü anımsayalım:
Ey oğul!
Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..
Ey Oğul!
Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize vaat edilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.
Oğul!
Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.
İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir...
Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki âlime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözü pek) derler.
En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlıyı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!..
Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!..
Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.
Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.
Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.
*************************************
Şeyh Edibali (1206 – 1326) Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında yaşamış bir İslam ilahiyatçısı-din bilgini, Ahi şeyhi, Osman Gazi'nin kayınbabası ve hocası, Orhan Gazi'nin dedesi, bir anlamda da sonradan imparatorluk olacak Osmanlı Devleti'nin fikir babasıdır.

Yazarın Diğer Yazıları