Şahin Akçap

Mavi kuş!

Şahin Akçap

Ayaklarına sıkmaya devam ediyorlar…  

Ve daha önce de yazdığım gibi hayat denen aynaları taşlamaya, paramparça etmeye tam gaz yol alıyorlar.

Sosyal medya tüm dünyada yanlışsız yönetenlerin aynası olmuştur. Çünkü kendisini bireysel ya da grupsal anlamda ifade edemeyen insanlar sosyal medyada özeleştiri ve eleştiri yapabiliyor, yorumlarıyla yaşadıkları düzene karşı düşüncelerini açıklayabiliyorlardı.

Ve tam da 21 Mart Nevruz Bayramında yani hayatın kendini yenilemeye başladığı doğal devinimde bir haber Türkiye’yi sarstı. Twitter yasaklandı!

Bu tavrın özeti şudur:

“Beni ve yönetimimi eleştirmeyin. Yorumlarınıza ve eleştirilerinize ihtiyacım yok!”

Peki, sosyal medyada son günlerde neler eleştiriliyordu dilerseniz anımsayalım.

1-Rüşvet.

2.Kaynağı belli olmayan milyonlarca banknotun Bakan çocuklarının evinde bulunması.

3.Sokak eylemlerini demokrasinin bir gereği değil de hükümeti devirmeye yönelik zannın paranoyaya dönüşmesine dikkat çekilmesi.

4.Güvenlik güçlerince eylemlerde orantısız güç kullanılması.

5.Polis dayağından canından olan gencecik insanlar.

6.Devlet ve paralel devlet tartışmaları.

Sosyal medyada bütün bunlar tüm çıplaklığıyla ve perde arkası ve önü hesaplanarak eleştirildi. Eleştiriler yönetim erkini rahatsız etmeye başladı. Seçim anketlerine yansıyan sonuçlarda yüzde ellinin üzerinde seçmene sahibim babalanması içinde olanlar bu oranın düşmesi üzerine panikledi. Ve suçun sosyal medyada olduğu düşünülerek ilk önce Mavi Kuş amblemli Twitter hedefe alınıp yasaklandı.

Yasaklar bulaşıcı hastalık gibidir. Bir başlandığında gerisi çorap söküğü gibi gelir. Ve totaliter düşünce biçimi hezeyanı yaşayanlar gün gelir kışlada er mektubuna görüldü kaşesi vuranlar sokaktaki insanın günlük gazetesine, şarkısına, türküsüne, namaz kıldığı camisine el uzatmaya başlar. Adımların sıklaştırıldığı bu karanlık yolun adı faşizm olur. Faşizm kan ve gözyaşı ile beslenir. Zindanlardaki insan sayısı hızla artar, toplama kamplarına dönüştürülür. Peki sonuç?

Sonuç şudur…

Baskılar ne kadar acımasız ve kahredici olursa olsun kitlelerde uyanış hızlanır. Dün ve bugün arasında yaratılan karanlığı birey daha hızlı sorgular. Korkular ardından korkusuzluğu getirir. Ve yasakçı zihniyet insanlık onuru karşısında kabak gibi ortaya çıkar. Kitlesel eylemler şiddetle bastırılmaya çalışılsa bile zulümcüler geri adım atmaya başlar, baskı düzeni çöker ve dediğim dedik, astığım astık, kestiğim kestik diyenler ve şürekâsı altında kalır.

“Ne olacak?” Küçümsemesi tavrı takınarak sosyal medyayı tahakküm altına alanların sindirme taktiği kısa süreli olur. Ve geri tepen bir silah gibi tahakkümcüleri silip süpürür.

Örnek…

Hitler…

Musollini…

Saddam Hüseyin…

Kaddafi…

İdi Amin…

Ve adını sayamadığımız birçok diktatör ruhlu bedbaht!

Onun için derim ki!

Ey aynaları taşlayıp kıranlar!

Ey suskunluğu iktidarlarına ömür sigortası olarak düşünenler!

Özgürlükleri yok etmeye çalışanlar bugüne kadar hiç biri başaramadılar!

Yolunuz yol değil!

Gerçekleri karartmak yerine var olan yanlışlıklardan…

Kirden, pisten arının!

Yasaklarınız halkın ayaklarına vurulan prangalar değil aslında sizlerin basiretine dolanan zincirlerinizdir.

Yüreğinize kulak vererek özeleştirinizi yapınız!

Akıl bunu emrediyor…

Yazarın Diğer Yazıları