Şahin Akçap

Kurban Bayramından birkaç anı

Şahin Akçap

  Demişti ki Felsefe öğretmeni arkadaşım:

 “Ne çelişki değil mi? Her kentimizde ve hatta kasabalarımızda Hayvanları Koruma Derneği var… Ve birde her yıl kutladığımız dört günlük Kurban Bayramı.”

 Babam rahmetli için hayati önemi olan iki şey vardı.

 Birincisi her yılın Temmuz ayında odunluk ve kömürlüğümüzü kara kışa hazır olsun diye odun kömürle doldurmak, diğeri de bir kenarda hazırda bekleyen kurbanlık parası. Bunlar olduğunda:

 “Ben dünyanın en zengin adamıyım.”Derdi. Ancak o kurban kestiğinde sucuğa ve bir kenarda duran derin dondurucuya etleri doldurmaz konu komşuya dağıtırdı.

 Elmalı ilçesinde kurbanın kanını çocuğunun alnına süren baba nereden bilebilirdi ki kan tutacağını. Kurbanın ilk gününü hem onlar hem biz en yakın komşusu hastanede geçirdik. O günden sonra kurban kesmek yerine kurban parasını yardım kuruluşlarına bağışladı.

 Hayvanları Koruma Derneğiyle ilgili tüm bürokratik işler tamamdı. Ancak dernek için kiralık bir büro gerekiyordu. Bulundu. Ancak büronun olduğu iş yerinin bir üst katında; bir elinde tüfek, diğer elinde cansız bir keklik resmi olan Avcılar ve Atıcılar Kulübü yazılı tabelayı fark ettiklerinde büronun kira kontratı için noter huzurunda çoktan imzaları atmışlardı.

 Hani Tavuklar Firarda adlı bir çizgi film vardı. Ünlü film yapımcısına benzeri bir proje getirdiler. Tavukların yerinde bu kez kurbanlık hayvanlar olacaktı. Yapımcı projeyi inceledikten sonra:

 “Bu filmi İslam ülkelerinde gösterime giremeyeceği için kazanç yüzde ellinin altına düşer. Bunu ortaklarıma anlatamam.” Deyince proje ileride görüşülmek üzere rafa kaldırıldı.

 Çocukken babam kurbanlık bir keçi almıştı. Hem de iki üç ay önceden. Bakar, besiye çekeriz daha faydalı olur demişti. Evimiz yaşadığımız küçük kentin deresine yakın, Toprakkale dağı manzaralı mahalledeydi. Kurbanlık keçinin bakımı da evin en büyük çocuğu benim sorumluluğumda. Her sabah, öğle ve akşam besliyorum. Bir gün arkadaşların gazına gelince ve babamın sakın dereye mereye indirmeyin nasihatini da unutarak dereye indirince sıkı sıkıya ipini bileğime doladığım keçinin inadı tuttu önce bir ağaca dolandı sonrada ipten kurtulup dağın yamacına doğru kurşun gibi fırladı. Babamın huyunu bilirim ya keçi olmazsa, Hazreti İbrahim misali kurban yerine beni gözüne kestirecek korkusuyla koca dağı keçi önde bendeniz arkasında dolanıp durdum. Sonra bir yolunu bulan keçi dereye inince ansızın gözden kayboldu. Eyvah kurbanlık gitti diye feryat ederken, birden keçinin canhıraş sesini duydum. Sese doğru koştuğumda keçinin bulak(kaynak su) başında rakılarını yudumlayan bizim derenin bıçkın şişecilerine yakalandığını gördüm. Keçinin ön ve arka ayaklarını bağlayarak boynuma sardılar:

 “Eve kadar sakın indirme, yoksa yine kaçırırsın.” Diye tembih eden sarhoş ağabeylere binlerce teşekkür edip evin yolunu tuttum. O akşam rahmetli babam:

 “Ne oldu bizim oğlana. Yine top peşinde mi helak etmiş kendini de erkenden yatmış.”Diye anneme sorarken, anacığım da biraz üşütmüş diyerek beyaz yalanlarından birini söylemiş.

 Kurban Bayramında beni en çok etkileyen nedir biliyor musunuz? Kurbanlıkların masum ve hüzün veren karikatürleri…

 Keşke diyorum… Keşke Kurban Bayramı olsa ama kan akmasaydı…

 Canlıların en acımasızı hangisi diye sorulsa:

 —En acımasızı insanoğlu! Dersem gücenmesiniz değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları