Şahin Akçap

Kilitlenmek

Şahin Akçap

Dünden beri bir şeyler yazmak için çırpınıyorum.

O kadar çok yazılacak, yorumlanacak, eleştirilecek konu var ki. Ama içimden bir ses:

-Yazma! Diyor.

-Yazma, yazdıkça azalıyor mu ki sorunlar?

Bazen suya yazmış gibi oluyorsunuz. Yitip gidiyor fikirler, imgeler ve betimlemeler. Ses bekliyorsunuz sesinize. Oysa sesinizdir yalnızca size yankılanarak dönen.

Dün pazardı…

Hava müthiş sıcak…

Pazarları uyumayı sevenlerdenim…

Ancak biliyorum ki sabahın erken saatinde kalkamaz, uykuya yenilirseniz; kuzeyden esen ve Akdeniz’i dupduru ve kımıltısız yapan karayel öğleye doğru güneyden esen melteme dönüşerek denizi dalgalandıracak ve adeta hoşafa çevirecek. Akıllı uslu yüzmeyi düşündüğünüz deniz dalgalardan mahşere dönüşecek. Bir de Pazar günü diye sahile akın edenler kumsalda adım atacak yer bırakmayacak.

Sonra…

Yeni yetme gençler. Yanı başınızda belden aşağı küfürler savurup, kumla, çakıl taşlarıyla şaka yapacak. Ne çattığınız kaşınıza ne de ricaya sığınan uyarılarınıza aldırmayacaklar.

Ve bir kadın eliyle eşelediği kuma henüz üç yaşlarındaki çocuğunu oturtup ihtiyaç giderecek.

-Ulan yapmayın, başka Antalya yok! Dese de içinizden yükselen ses; hoyratlık, sorumsuzluk, saygısızlık sürüp gidecek.

Hani birilerini arayıp şikâyete kalkışsanız inanın haklıyken haksız durumuna düşüp bir güzel azarlanacaksınız. Zorba bir güncellik… Hoşgörüsüz bir yaşam biçimi… Büyük, küçük dinlemeyen tek düze bir hayat.

Yinede zorladım kendimi… Uykudan silkelenip uyandırdım bedenimi.

Mutfağa geçip bizimkilere güzel bir kahvaltı hazırlamaya çalıştım.

Sonra da:

-Deniz isteyenler kımıldasın. Diye seslendim.

Yazarın Diğer Yazıları