Şahin Akçap

Kaçak yağmurlar

Şahin Akçap

Bereketli yağmurları kimin kaçırdığını ben biliyorum.

Sizde biliyorsunuz ama çıtınız çıkmıyor çıtınız!

Piyasa araştırması yapan haberci, gözlerini kocaltarak ve korkulu bir sesle yurttaşa mikrofonu iyice yaklaştırıyor.

“Neden birdenbire fırladı pazardaki yiyeceklerin fiyatı?” Diye soruyor.

Sert bir kroşe yemiş gibi sendeliyor yurttaş:

“Bilmem ki?” Diyor.

Konuyu biraz daha açıklama gereği duyuyor haberci.

“Rize’de akan suların önünü kesmek isteyenlere İkizdere Köylüleri direnmiş. Haberiniz var mı?”

“Ha!” Diyor yurttaş başını kaşıyarak ve devam ediyor:

“Kadının birine de okkalı bir dayak atmışlar. Kemal mecliste resmini bile gösterdi.”

“Yeşil alanların yok edildiği bir süreç yaşıyoruz. Sizce bunun nedeni ne?” Diye farklı bir soru yönlendiriyor haberci.

Sıkılıyor sorulardan yurttaş. Elini sallayarak mikrofondan ve burnunun dibine kadar yaklaşmış kameradan uzaklaşıp kalabalığa karışıyor.

Haberci bir başka yurttaşa uzatıyor mikrofonu:

“Yakında İstanbul su sıkıntısı yaşayacak haberiniz var mı?” Diye soruyor.

Yaşlı adam kaşlarını çatıyor:

“Kaç gündür ortalığı sel götürdü. Denizle, kara birleşti hala mı susuz kalacak İstanbul?”

Heyecanlı bir genç, habercinin mikrofonuna asılarak konuşuyor:

“İklimi bile değiştirdik. Her yerde yeşil kıyımı var. Birkaç gündür yağan yağmur, toprağın susuzluğuna bile alamadı ki barajları doldursun!”

Görüntüleri izlerken aklıma bir zamanlar Antalya’da günler ve haftalar boyunca yağan yağmurlar üzerine söylenenler geliyor. O yağmurlar ki zamanın birinde tayini Antalya’ya çıkan Kadı’nın biri birde bakmış ki başlayan yağmurlar dur durak bilmeden, ha babam yağıyor. Hanımı da sürekli yağan yağmurdan bunalınca ve tırsıyınca tası tarağı toplayıp yeryüzü cennetinden kaçıyorlar. Ve o yağmurların adı da “Kadı kaçıran yağmurlar” olarak Antalya kentinin tarihine geçiyor.

Haberci bu kez bir başka gruba doğru yürüyerek mikrofonunu kendilerini dikkatlice izleyen bir hanımefendiye uzatıyor:

“Anadolu’nun birçok yerinde dolu yağdı. Bir taraftan kuraklık… Bir taraftan sallapati iklim… Henüz çiçekken ağaçların dalları hasadı gözbebeğinden vurdu. Kurtulanlar olduysa da bu kez Mayıs sonundaki beklenmeyen dolu yağışına tutuldular. Yani bu yaz meyve ve sebze rekolte(yıllık ürün) olarak hem az hem de fiyatları ateş pahası olacak. Sizce de doğanın bir intikamı mı bu olup biten?”

Hanımefendi zaten yanıtı içinde ve bir yorum gibi olan soruya kısacık bir yanıt veriyor:

“Ne ekerseniz, onu biçersiniz.”

Katledilen yeşil alanlar, olmayan tarım politikasının içler acısı hali, ülkenin dört bir yanında ayyuka çıkmış yanlışlar, yalan makinesine dönüşmüş çirkin politikacılar; hanımefendinin bir tümcelik yanıtı içinde kaçak yağmurların akıbetinin sadece küçük bir özeti oluyor.

Öyle ya…

Rüzgâr ektik, fırtına biçeceğiz…

Yazarın Diğer Yazıları