Şahin Akçap

İşaretler ve mucizeleri

Şahin Akçap

Tarih 27 Aralık 2013- Antalya

Sabah saat 05.30…

Henüz ezana yarım saat var.

Ayaklarımın uçlarına basarak bir mutfağa bir banyoya gidip geliyorum.

Bir çift kumru konuyor mutfak tarafındaki balkon kapısına.

Dışarısı soğuk.

Akşamdan kalan ekmeklerin içini gazete kâğıdında ufalayıp balkona seriyorum.

Seherin serin rüzgârı yalayıp geçerken yüzümü, başımı gökyüzüne kaldırıyorum. Pırıl pırıl gökyüzünde henüz yıldızlar ve hilal biçiminde ay var. Yıldızları seyrederken fark ediyorum ki hilalin yanında yıldız da var. Tıpkı bayrağımızdaki gibi…  Hilal ve yıldız henüz gün ışığı yememiş göğün içinde birer gümüşten parıltı olup yansıyor. Sanki o günleri… Özgürlük günlerini anımsatıyorlar. Hani vurulup tertemiz alnından düşen şehitlerin biriken kanına yansıyan ay yıldız gibi.

İşaret diyorum…

Tam da garabet günlerinin kuşattığı; yolsuzluklarla, hırsızlıklarla savaştığımız şu çirkin günlerin üzerine doğan bir işaret!

Ezan-ı Muhammet okunuyor sabahın saat sıfır altısında… Biz tembel(!) dedikleri öğretmenler çoktan geceyi üstümüzden atmış, yola koyulmuşuz. Sırada müezzinler var. Davudi sesleriyle sabahın sessizliğini yırtıyorlar.

“Uyanın! Uyanın!” Diyorlar.

Saat sıfır altı buçuk… Okulumun bahçesinden içeri girerken erken gelen çocuklarla selamlaşıp günaydınlaşıyoruz. Henüz hilal ve ay gökyüzünde. Gün ağardığında kaybolup gitmeden öğrencilere gösteriyorum:

-Bakın! Bakın!” Diyorum. Bayrağımızın sembolleri gökyüzünde bir arada!”  Mahmur gözlerini gökyüzüne çeviriyor öğrencilerim.

“Sahi aynen!” Diyorlar hep bir ağızdan sanki küçük bir koro olup.

Ve düşünüyorum…

Peygamberin saklandığı mağaranın girişine ağını örmüştü örümcek, güvercin de yuvasını yapmıştı. Hazreti Musa kendine inananları Kızıldeniz’i asasıyla yararak selamete çıkarmıştı. Sabrını inancıyla sınayan Hazreti Eyüp yaralarından dolayı isyan etmemiş ayağının topuğunu yere vurarak topraktan fışkıran suyla yüzünü yunup azap veren ileten kurtulmuştu. Savaşın en kahredici anında patlayan bir bombanın şarapneli Mustafa Kemal’in göğsüne çarparken koynundaki saat hayatını korumuştu.

Hep mucizelerdi o günlerden bugünlere gelininceye dek anlatılan. Var eden, zulmü yok eden mucizeler.

Ve şimdi de gökyüzünde… Hem de hırsızlıkların ve talanların diz boyu olduğu günümüzde… Ve de yeni bir yıla beş gün kala… Göğün sonsuzluğunda ay ve yıldız yan yana gelerek işaretini veriyordu.

Ey mucizelere inanan halkım ey!

Yunmanın, temizlenmenin, düzlüğe çıkmanın işaretidir bu!

İşaretleri es geçme!

İşaretlerdir yanlıştan ve eğriden alıp doğruya yönlendiren…

Yazarın Diğer Yazıları