Şahin Akçap

İblislerin mağlubiyeti

Şahin Akçap

Dünya, iki insan olgusunun ekseninde döner.
Birisi iyi insandır, diğeri kötü…
Ve tarihte kötünün zalim egemenliği hep olmuşsa, insanlığa acı çektirmişse de nihai galibi iyi insan olmuştur.
İblisle, meleğin amansız çatışmasını hayatın içine kurgulayan da sınıflı toplumların içinde sömürüyü barındıran sosyal ve ekonomik yapıdır. Daha çok sahip olma ve sömürmenin yöntemi dün de günümüzde de din olgusu içine yerleştirilmiştir. Özü doğru yolu göstermek olan dini kendi çıkarları doğrultusunda dizginleyenlerin sahneledikleri kanlı oyunlara her gün tanık oluyoruz. Halk çocukları sistematik olarak ayrıştırılarak karşı gruplar içine alınıp kıran kırana bir yarışın içinde düşmanlaştırılarak kardeş kavgasına itiliyor. Sosyal hayatta yalnızlaştırılan, sahipsizleştirilen insanların bilinçaltına öç duygusu yerleştirilerek kurtuluşun kavgada olduğu gösteriliyor. Bu yapılırken araç olarak başta din, mezhep, ardından ırksal ve ulusal öğeler ön plana alınıyor.
Tarihte otuz yıllık din savaşları, kurulan haçlı ordularının kanlı saldırıları Ortadoğu'yu kutsal topraklar olarak işleyen zapt etme ve egemen olma fikriyle yaratılmıştı. Cennetin Ortadoğu'da olduğunu anlatanların acımasız planları içindeki tek hedef aslında zengin petrol yataklarını ele geçirme düşüncesidir. Kazananlar sömürü düzeninin patronları olurken kaybedenler de akılları başlarından alınan halk çocukları olmuştu.
Bugün kan çiçekleri açtıran bombalı eylemlerin planlarındaki düşüncede yine bu topraklara egemen olma hırsıdır.
Ortadoğu'daki bu oyunu sezen İran mükemmel bir siyasi atraksiyonla başta Rusya ve Çin olmak üzere giderek etkili yapıya dönüşen ülkelerle ittifaka girdi. Üzerindeki Amerika tehdidini yok etmek için de ivedilikle Amerika ile anlaşmalar yaptı. Geriye kalan Irak, Suriye ve Türkiye ne yazık ki Büyük Ortadoğu Eş Başkanlığı teraneleriyle kanlı coğrafyanın göbeğinde suni olarak yaratılmış terör örgütlerinin kışkırtmalarıyla karşıya karşıya kaldı.
Türkiye bu ortada kalmışlığın acısını çekmeye başladı bile. Suriye düşmanlığı üzerine kurulan dış politikasındaki hesapsızlık evlatlarının terör odakları tarafından kırılmasına yol açtı.
Her defasında sözü edilen yurtta barış dünyada barış ilkesi havası şişirilmiş liderlerin egosu yüzünden görmezden gelindi. En uzun sınırındaki affedilmez zaaflar terör örgütlerinin iştahını kabarttı ve güvenliği ciddi tehditler yaşamaya başladı.
Peki, bunların içinde gizli amaçlar var mı?
Sokaktaki sade vatandaş bu amaçları söylenmeye başladı bile.
Savaş tehdidi ile kitlelerin sindirilmesi, olur ya bir artı çıkarsa erken seçime doğru yuvarlanan ülkede oyların var olan iktidarın hanesine kayması gibi hesaplar varsayılan düşünceler olarak dedikodular arasına saçıldı.
Türkiye Cumhuriyetinin temel yapısı yeryüzü konumundaki durumu ile yurtta barış ve dünyada barış ilkesi üzerinde şekillenmişti. Komşu ülkelerle dostluk bağları birkaç sınır ihlali dışında sımsıkı bağlarla kuşatılmıştı. Ancak Osmanlı hayallerinin günümüze taşınması heyulaları yüzyıllık dostlukları acımasızca çözdü. Ordu üzerindeki kumpasların yarattığı güç kaybı komşu ülkelerin, ülkemize olan saygısını azalttı. Ve yaşananlar Suruç katliamındaki acıyı doğurdu. Terör örgütleri kaçacak delik aradıkları ülkemizde yuvalanmayı en kolay seçenek olarak gördü.
Dedim ya dünya iki insanın ekseninde döner.
Birisi iyi, diğeri kötü insanlar.
İblisin günümüz gerçeği olan kötü insanlar ne yazık ki her zaman olduğu gibi bugünde kaybedecekler. Ancak yine acıyı halkların evlatları çekecek. Ama iblisler mutlaka mağlubiyeti tadacaklar.
Birlik ve beraberliğimize, sevgi ve saygı dolu kardeşliğimize sımsıkı sarılmaya devam edelim.

Yazarın Diğer Yazıları