Şahin Akçap

Her şeyin başı sağlık ama…

Şahin Akçap

“Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”Sözü Kanuni Sultan Süleyman aitmiş derler.

 

Kime aitse ait yerinde bir söz…

 

Dünya kadar varlığınız olsa, para kasaları emrinizde, havada uçağınız, karada son model otunuz, denizde yatınız bile bulunsa ruh ve beden sağlığınızı yitirmişseniz tüm bunların hiçbir değeri yoktur.

 

Bankada milyarlarca hesabınız olsa da, sabah kahvaltısını Paris’te, öğle yemeğini Roma’da, akşamsefasını Londra yapsanız da sağlığınız yok olmuşsa çareleriniz tükenmiş demektir.

 

Hani sağlıkta devrim yapıldı deniliyor ya…

 

Doğrudur.

 

Telefonla randevu alıp her hangi bir devlet hastanesine gidebilirsiniz.

 

Ancak manzara, yapılan bu devrimin içinin ne kadar boş olduğunu hemen fark ettirecektir.

 

Neden mi?

 

Plansız, tefekküre dayalı, sürü yaratmaya yönelik nüfus planlamasının çarpıklığı yüzünden gittiğiniz devlet sağlık kurumlarında şansınıza sıranız gelmişse, henüz kafayı yememiş bir doktora rastlamışsanız talihlisiniz.

 

“Neyiniz var? Sorununuz ne?” Diye soran doktor çal kalem reçetenizi yazacak ve verdiği bir numarayla eczaneye koşarak ilacınızı alabileceksiniz. Alacaksınız ama yapılan bu yüzeysel muayene gerçek sorununuzu sadece ilacın ömrü tükeninceye kadar gidereceksiniz. Sonra da yine soluğu hastane kapısında alacaksınız.

 

Özel Hastaneler mi?

 

Onları da çok iyi seçmek zorundasınız… Bir kenara kara gün diye biriktirdiğinizi cebinize koyup o hastanelere gideceksiniz. Devlet sağlık kurumlarındaki izdihamı yaşamayacaksınız ama o tahlil, bu tahlil ayağına yatan sözüm ona doktorlar yüzünden biriktirdiğinizi hastaneye yatırıp tedavi olacaksınız.

 

Bakınız öylesine özel hastaneler var ki hala iki ampul ilacı birbirine karıştırıp damardan enjekte edecek sağlık ekibinden yoksundur.

 

Geçen gün küçük kızımın böbreğindeki oluşan kum yüzünden yaşadığı acıyı dindirmek için koştuğumuz özel hastanenin birinde sözünü ettiğim enjeksiyon yapamayan beceriksiz sağlıkçılar yüzünden olağanüstü gerginlik yaşayıp o korkunç hava koşullarında bir başka özel hastanenin yoluna koyulduk. Yağmur, fırtına, yollardan akıp giden dereler oluşturan sular yüzünden şansımıza kaza yapmadan kıl payı o özel hastaneye ulaştık.

 

İlkinden farklıydı bu özel hastane…

 

Aracımızı park alanına çekmeye yardımcı olan güvenlik, bizi daha koridorda karşılayıp yönlendiren çalışanlar, acil bölümünde ne yaptığını bilen sağlık uzmanları zamana karşı verdiğimiz mücadelenin stresini üzerimizden alıp, kızımızı sağlığına kavuşturacak titiz çalışmayı başarıyla gerçekleştiler.

 

İlk özel hastanenin adını yazmayacağım… Ama bize sıcak ve içten yaklaşan, kızımızın sağlık sorununu gideren AKDENİZ ŞİFA HASTANESİ’NİN adını yazmayı bir sorumluk olarak görüyorum.

 

Başta Ürolog Op. Dr. Niyazi Umut ÖZDEMİR olmak üzere, danışma görevlilerini, güvenlik ekibini, laboratuardaki çalışan uzman ekibini, acilde her hastayı güler yüzle karşılayan ve acılarını dindirmek için çalışan sağlık personelini yürekten kutluyorum.

 

Bir haftalık koşuşturmamızı yakından izleyen, yaptığı tedaviyle yüzde yüz başarı sağlayan Dr. Umut ÖZDEMİR ve bu güzide hastanenin ekibine teşekkür ediyorum.

 

Siz siz olun her meslek ve kurumun iyisinin de vasatının da olduğunu bilin… Ama her şeyden önce bir kenara sağlık giderleriniz için üç beş kuruş biriktirmeyi sakın ama sakın ihmal etmeyin.

 

Sağlıkta devrim yaptık diyen yetkililer; gerek devlet ve gerekse özel sağlık kurumlarını yakından takip etmelidirler. Sağlık oyuna gelmez…

Yazarın Diğer Yazıları