Şahin Akçap

Her insan bir öyküdür

Şahin Akçap

Geçen gün hiç tanımadığım bir adam oturduğumuz masaya yaklaşıp:

 “Merhaba.” Dedi ve buyur dememize bile fırsat bırakmadan çektiği sandalyeye oturdu.

 Merhabasına gülümsedik ve biz yarenliğe devam ettik.

 Orta yaşı çoktan gerilerde bırakmış, şakakları iyice kırlaşmış adam birden söze girdi.

 “İstanbul’da arkeoloji okurken tanıştım bir kızla. Yunanlıydı. Nasıl sevdik birbirimizi anlatamam. Babası zengin mi zengin ben ise Antalya’nın Elmalı ilçesinden bir köylü çocuğu… Okuyoruz ama sevdamız duman etmiş bizi. Gençlik heyecanı ile bir uzun yol gemisine atlayıp ta Filipinlere gittik. Aradan tam sekiz ay geçti. Hiç kimseye sormadan evlendik ve bir oğlumuz oldu. Ama kader ağlarını örmeye başlayınca önüne geçilmiyor. Sevdiğim kızın ailesi bizi Yunanistan’a davet etti. Sonra anladık ki bu davet bir planmış. Nüfuzunu kullanan babası beni hapse attırıp kesinlikle bu evlilik yürümez noktasını koydu. Yunanistan’da hapis yattığım o yıllarda Türk kökenli bir gardiyanın yardımıyla çöp arabasına ve oradan ağır tonajlı bir şilebin yükü arasında Türkiye’ye kaçtım.”

 Hiç tanımadığımız ve sadece merhabasıyla masamıza ilişen adam soluksuz anlatıyordu ve biz can kulağıyla dinliyorduk.

 “Memlekete geldim. Çocuk iken Aşıl tendonumuza bal arısı ile bağışıklık sağlayan dede mesleğine soyundum ve balcılığa başladım. O bağışıklığı kazanan insanı arılar sokmaz. O süre içinde farklı haberleşme yollarıyla Yunanlı sevdiğim İtalya diye Türkiye’ye gelerek büyümüş oğlumla tanıştırdı beni ve bir daha bir araya gelemeyeceğimizi lafı dolandırmadan anlattı. Çünkü armatör olan babası yeniden kötü bir planı devreye sokabilirmiş.”

 Hayat hikâyesi derinleştikçe şaşırtmaya devam eden adam sonunda yeni bir evlilik yapmış ve köyüne yerleşerek arıcılık işini genişletmiş. Soyadı Selvi olan adam ansızın çalan telefonunu açıp konuştu ve sonra izin isteyip masamızdan kalkıp gitti.

 Kimdi, neyin nesiydi sorular zinciri ile bizi baş başa bırakırken, hayatının melodram tadında bir üslupla bir güzel anlatmıştı bize.

 Her gün onlarca, yüzlerce, binlerce insan arasında yaşayıp gidiyoruz.

 Kimi güler yüzlü, kimi somurtkan, kimi öfke dolu, kimi yalancı ve sahtekâr, kimi dürüst, kararlı.

 İnsanlar… İnsancıklar…

 Ama hepsinin hayatı bir öykü… Ya iyimser başlayıp kötümser biten ya da tam tersi.

 Bazen en doğru bildiğimiz en yanlış çıkar… Ve bazen de yanlış anlarız ama dünyanın en iyi insanı olduğunu anlayıp şaşırırız.

 Her gün bir tecrübedir ve her olay bir tecrübenin olgunluk kattığı müthiş bir öykünün başlangıcı. Biz ne kadar kurgulamaya çalışsak da içinde entrikaların gizemi olan hikâyeler bazen kendiliğinden yazılıp gider.

 Ya sizin?

 Sizin bir öykünüz var mı size dair?

 Var mısınız o adam gibi çat diye konuya girip hayatınızı özetlemeye.

 

Yazarın Diğer Yazıları