Şahin Akçap

FULBOLDAKİ KİRLENME

Şahin Akçap

Futboldaki şike iddiaları ayyuka çıktığı günden bu yana tek bir futbol maçı izleyip, ekran çenebazlarının yorum programları için televizyon başına kurulmadım. Oysa milyonlarca insan gibi bende bir futbol sevdalısıyım.
Gırgır Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve ünlü karikatürist merhum Oğuz Aral'ın sıkça söylediği bir sözü vardı.
"Futbolu ele geçiren dünyayı da         yönetir."
Haksız da değildi. İkinci Dünya Savaşında faşizmin onbaşılıktan liderliğe yükselttiği Adolf Hitler bile yoğun stresin kafa yedirdiği halkı için esir kamplarında futbol maçları düzenletiyordu. İspanya'da Franco, İtalya'da Musolloni yıllarca süren saltanatlarında futbolun seyirliğinde kendilerinden geçen uluslarını istedikleri gibi yönetmemişler miydi?
Ata sporumuz güreşi bile geride bırakan en çok sevilen spor dalı kim ne derse desin futboldur! 
Bugün sokaktaki yurttaşa:
"Hangi takımı tutuyorsunuz?"Sorusunu yönelttiğinizde yanıt olarak mutlaka bir takım adı alacağınızdan emin olabilirsiniz.
Dört büyük takım olan; Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe, Trabzonspor şampiyon olduklarında, o takımın en golcü futbolcularının adının yeni doğan çocuklara verildiğini biliyoruz. Örneğin Trabzon'da bu yıl doğan erkek bebeklere en çok Burak adının konulduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ne var ki; Türk futbolu, Mustafa Kemal Atatürk'ün:
"Ben sporcunun çevik, zeki ve aynı zamanda ahlaklısını severim."Sözünün uzağında kaldı... Fair Play ruhu öldürüldü! 
"Varsa yoksa ben şampiyon olacağım!"Hezeyanına tutulan kulüp patronları, teknik adamlar ve dolayısıyla sözüm ona bazı futbolcular kazanma hırsını ihtirasa dönüştürdüler.
Ve şike denen sporun can düşmanı ortaya çıktı, ruhlarını satanlar şike canavarının tutsağı oldu.
Tribünleri dolduran seyircilerde garip bir paranoya içine yuvarlandılar.
Muhteşem stadyumlar ateşe verilmeye çalışıldı, arabalarının önleri kesilen milli futbolcular yumruklandı, hakemler özgürce sokağa çıkabilme cesaretini kaybettiler.
Yenmek kadar yenilmenin de hayatın önemli bir tecrübesi olduğu unutuldu.
Maç sonrası kıran kırana arbedeler yaşandı, bıçaklanan taraftarlar hayatlarını kaybetti.
Takımlar şampiyon olurken kendi taraftarları bayram yaşayıp, sevinç çığlıkları atarken centilmenlik dediğimiz olgu karşı taraftarın yüreğinde hain bir burguyla düşmanlık, kin ve nefrete dönüştü. Oysa:
"Bükemediğin eli öpeceksin."Sözünü söyleyen de bizdik.
Bu yıl Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumunda şampiyon olan Galatasaray'a hazırlanacak bir törenle kupasının Fener taraftarı alkışları arasında verilmesi futbolumuz için muhteşem bir başlangıç olabilirdi. Futbolun çenebazları ve futbola yön veren yöneticiler bu güzelliği yakalamayı beceremedi. Bir kez daha Galatasaray, Fenerbahçe taraftarının kini ve öfkesi ikiye katlandı. Ustalıktan söz edenler sporun barış ve sevgi heyecanını Şükrü Saraçoğlu stadyumunun semalarında dalgalandıramadı.
Şike davasıyla ilgili iddialar şampiyonluk öncesine kadar sürüncemede bırakılmadan hızlı davalarla netliğe kavuşturulup takımlar arındırılabilirdi.
Milyonlarca insanın beynindeki şike odaklı şüpheli sorularına yanıt verilebilirdi.
Sizi bilmem ama futbolu çok seven ben; futboldan ve üzerindeki sis kirinden usandım.
UEFA'dan tertemiz raporu çıkmadan ve futbola kara çalanlar yüce yargıda aklanmadan hiçbir maç gitmemeye, televizyondan izlememeye, spor sayfalarından okumamaya karar verdim.
Bütün bu nedenlerden sonra tek hobimiz futbolu paranoyaya dönüştürenleri ilahi adalete havale ettiğimin de altını bir kez daha çiziyorum.
Dilerim bundan sonraki yıl; kiri, pası alınmış bir futbol yılı olur. Dünyanın en iyi futbolcularına ve futbol takımlarına sahip olan Türkiye geçen yılların garabetinden silkinip çıkar.

Yazarın Diğer Yazıları