Şahin Akçap

FABL GÜNÜN KONUSU OLUNCA

Şahin Akçap

Orhan Veli Kanık bizim şairimiz... 1914-1950 yıllarında İstanbul'da yaşamıştır. Şiirimizin en sevilen ve en çok okunan şairlerindendir. Garip akımının öncülerindendir. Kısa, süssüz ve basit dizeleriyle yazdığı şiirler Varlık, Başka İnsan, Ses, Gençlik ve Küllük gibi birçok dergide yayınlandı
La Fonten'de Fransızların yazar ve şairidir. 1621-1695 yılları arasında Fransa'da yaşamıştır. 
İki farklı ulusun şairlerini farklı yıllarda bir noktada birleştiren La Fonten masalları.
Orhan Veli Kanık yaklaşık 49 çeviri yapmış. Her biri farklı dersler masallar ders kitaplarımızda yer almış. Zeki bir insan olan Orhan Veli'nin fabl türünden çeviriler yapmasının bir diğer amacı da; kısa, öz, öykünceler olması açısından çok insanın okumaya yönelmesi düşüncesidir.
Fabl'ın Türkçe anlamı öykünce demek... Hayvanların ağzından anlatılan bu masalların sonunda insanlara unutamayacakları dersler verilir. Manzum yani dize dize yazılır. La Fonten'in Karga ile Tilki öyküncesi tüm dünya dillerinde en çok bilinendir. 
Fransız şairin ilgiyle okunan eserleri sırasıyla şöyledir:
1-KARGA İLE TİLKİ
2-TİLKİ İLE LEYLEK
3-EŞEK VE KÜÇÜK KÖPEK
4-LKİ İLE LEYLEK
5-MAYMUNLA YUNUS BALIĞI
6-ASLANLA FARE
7-TAVUS KANATLARI TAKINAN ALAKARGA
8-ÇOBAN VE DENİZ
9-TARLA KUŞU İLE YAVRULARI
10-ÖKÜZ OLMAK  İSTEYEN KURBAĞA
11-ASLAN PAYI
12-TİLKİ VE ÜZÜMLER
13-KOCAMIŞ ASLAN
14-KURTLA LEYLEK
15-SİNEKLE KARINCA
16-İKİ KATIR
17-BOĞULAN KADIN
18-iNSAN VE TAHTA PUT
19-MAHZENE GİREN GELİNCİK
20-KEDİYLE İHTİYAR SIÇAN
Karga ve Tilki öyküncesinde kurnazlığın, kendini beğenmişliği nasıl alt ettiği güzel ve yalın bir dille anlatılır. 
Geçen gün Bekir Coşkun ustanın köşesinde yayınlanan; fırtınalar kopartıp, çok ses getiren Paşa başlıklı yazısı da fabl içerikliydi.
Son günlerde internette, sosyal paylaşım sitelerinde dolaşan bir yazı daha var. Değerli dost Mustafa Karabağır üşenmemiş elektronik postama göndermiş. Hani gözünüze ilişmemiştir diye düşünerek ve Mustafa Beye teşekkür ederek sizlerle paylaşmak istedim. İşte o yazı:
"Küçük Tavuk"
"ABD'de askeri okulda subaylara ders;
Filmin adı " Küçük Tavuk ". Bir kümes var. Kümeste bir çok tavuk ile genç ve küçük horozlar, bir de kümesin yaşlı ve büyük horozu bulunuyor. Kümesin etrafında da bir tilki dolaşıyor. Yaşlı ve büyük horoz, tilki içeri girmesin diye kümesin kapısını sıkı sıkıya kapatmış, tavukları dışarı bırakmıyor. Tabii dışarı çıkamadıkları için doğru dürüst yemlenemeyen tavuklar da zayıf ve küçük tavuklar. Yaşlı ve büyük horoz ise dışarı bırakmadığı tavuklara ölmeyecek kadar mısır tanesi dağıtarak yaşamalarını sağlıyor.
Kümese giremeyen tilki bunun üzerine kümesin tellerinde küçük bir delik açarak küçük ve genç bir horoza sesleniyor ve ona biraz mısır veriyor. Mısırı yiyen küçük ve genç horoz her gün gelip tilkiden mısır alıyor. Bir süre sonra tilki küçük ve genç horoza tek başına yiyebileceğinden fazla mısır verince genç horoz hem kendisi yiyor hem de diğer tavuklara mısır dağıtıyor. Böylece yavaş yavaş yaşlı ve büyük horozun kümesteki gücü kırılıyor. Horozun etrafındaki tavuklar azalmaya başlıyorlar. Artık popüler olan genç ve artık irileşen horozun etrafında ise tavuklar toplanıyor.
Bu aşamada tilki kümesin kapısının önüne mısır bırakıyor. Kümeste bir tartışma çıkıyor. Kapıyı açalım mı açmayalım mı diye. Sonunda korkarak kapıyı açıyorlar ve kafalarını dışarı uzatıp yemlenip hemen geri çekiyorlar. Bir süre böyle devam ediyor. Hiçbir şey olmuyor. Kümesteki tavuklar rahatlıyor. Korkuları azalıyor. Nihayet bir gece tilki kümesin önündeki avluya mısır döküyor. Artık korkusuz olan tavuklar genç ve artık güçlü horozun öncülüğünde dışarı çıkıyor ve rahat rahat yemleniyorlar. Kümesteki her tavuk semiriyor.
Tilki bir süre sonra gece kümesin kapısından kendi mağarasına kadar mısır tanelerini döküyor. Sabah kümesten çıkan ve korkusuzca yemlenen tavuklar yemlene yemlene mağaraya kadar gidiyorlar. Sonra mağaraya giriyorlar. Onları içeride bekleyen tilki bütün kümes mağaraya girince mağaranın kapısını kapatıyor."
Çizgi film burada bitmiş. Işıklar yanmış. Ve dersin hocası kürsüye çıkarak,  'İşte Üçüncü Dünya ülkeleri böyle yönetilir' diyerek derse başlamış."

Yazarın Diğer Yazıları