Şahin Akçap

Evvel zaman içinde bir yılbaşı hikâyesi

Şahin Akçap

Siyaset ikiyüzlü değildir. Deyim yerindeyse bin bir surattır…

 

Yılbaşı için caiz değil diyorlar. Neymiş efendim, Hıristiyanların günüymüş. Ne olmuş? Hazreti İsa o gün doğmuş. Ve İsa’nın doğduğu yıla Rumi yıl yani yılbaşı adı konmuş.

 

O halde kutlanamaz!

 

Hani İmanın şartları altıydı… O şartlardan biri de Allah’ın peygamberlerine inanmaktı… Yılbaşına inanmayan o halde İmanın şartlarından birine inanmıyor demektir. O halde…

 

Sosyal paylaşım sitesinde dönen güzel bir söz var:

 

“Yetmiş milyon liralık kol saati helal de yılbaşı haram mı?”

 

Rahmetli babam beş vakit namazında bir insandı. Bize görmek nasip olmayan dedemiz de sevilen, sözüne güvenilen, saygı duyulan inançlı bir insanmış. Bu nedenle adının başına da sofu lakabı konmuşmuş.

 

Çok okuyan, araştıran ve bize kitapları, gazete ve dergileri sevdiren rahmetli babamız her yılbaşına bir iki gün kala fısıltıyla annemize:

 

“Bacılarıma haber ver… Yeğenlerime de… Yılbaşı akşamı hepsi konuğumuz olacak… Sakın ama sakın kimselere söylemeyin. Biz bize kutlayacağız.” Derdi.

 

Sanki dini bayramlardan biriymiş gibi annemiz sessizden hazırlanır, halalarımıza haber salardı.

 

İçli pilavlar pişer, üzerine tavuk kızartılır, ne kadar kış meyvesi varsa evimizin kilerine dolardı.

 

İçki yoktu… Tombala için bir saatlik izin vardı… Biz gençler çaktırmadan aldığımız içecekleri küçük bahçemizin bir köşesinde adam gibi içer sonra eve dönüp ailemize katılırdık. Hoş sohbet, siyah beyaz televizyon başında tombala oynayıp, gece saat on ikiyi vurduktan sonra rahmetli Zeki Müren’in sonraları da Orhan Gencebay’ın ekrana gelmesini beklerdik.

 

Çıt çıkmazdı!

 

Ertesi gün yılbaşı yaptığımızın dedikodusunu bile yapmazdık.

 

Din tüccarlarının zırıltısına babamız pabuç bırakmazdı. Bir iki laf çakmasına da sırtını döner:

 

“İmanın şartlarını inkâr mı edeceğiz? Bizim dinimiz hoşgörü dinidir.” Diye geçiştirirdi.

 

O yıllardan bu yıllara kadar ben diyeyim kırk, siz deyin elli yıl geçti… Yılbaşı kutladık diye ne biz dinsiz olduk, ne de kutlamayın diyenler de Müslüman…

 

Flüoresan lambası ile aydınlanmanın günah olduğunu sanan ve o ışık beyaz, nura benziyor diye kullanılmasını caiz bulmayan komşularımız zamanın eleğinde elenip geçip gittiler.

 

Şimdi de Allah’la aldatanlar yılbaşı kutlaması için dinsizlik diyerek kafaları bulandırmaya çalışıyorlar. Gâvur dediklerinin tüm icatlarını kullanan ama iş yılbaşı ya da Noel denilince tu kaka diyenler ne kadar ikiyüzlü pardon bin bir suratlar değil mi?

 

Önemli olan yılbaşını aklı başında, alkol duvarını aşmadan, insani değerlerini yitirmeden ve geçen bir yılın muhasebesini yaparak kutlamak değil midir?

 

Hem Noel baba dedikleri de hemşerimiz… Antalya’nın Demre ilçesinden… Tek günahı da efsaneye göre çoluk çocuğa özellikle yoksul çocuklara armağanlar taşımak.

 

Yılbaşıyla derdi olanların çocuk yaştaki kız çocuklarını dedesi yaşındaki insanlara üç kuruşa satanlarla mücadele etmeleri daha doğru olmaz mı?

 

Onun için harami tezgâhlarındaki haramlarıyla arz-ı endam eyleyip yılbaşını dinsel sömürü aracı yapanların dönüp bir aynalardaki çirkin yüzlerine bakmaları gerek.

 

2015 savaşsız, sömürüsüz, haramsız, saraysız, soytarısız, zalimlerin olmadığı bir yıl ve her şey gönlünüzce olsun.

Yazarın Diğer Yazıları