Şahin Akçap

Etiketin altındaki...

Şahin Akçap

Duydunuz mu? 
Okullara kıyafet serbestliği getiriliyormuş. 
Bu ülkede işin muhataplarından önce her şeyi ilk olarak siyasi iktidara yakın duran medya duyar. 
Yukarıdaki soruyu bir eğitim uzmanına sorunca; önce durdu, sonra soran bakışlarıyla bakıp:
"Ha?"Dedi şaşkınlıkla.
Şimdi yeni bir tartışma daha gündemi işgal edecek:
"Kıyafet özgürlüğü!"
Şöyle zamanın makinesindeki filmi geriye doğru sararsak unutulmaz siyah okul önlüğü ve beyaz yakalık çıkacak karşımıza. Her halde benim yaştakilerin Beşiktaş renkleri siyah ve beyaz aşkı ilkokuldan geliyor.
Bildiğiniz gibi o dönemlerde siyah önlüğü; hem kir götürür, hem de çocuklar arasındaki sınıfsal farklılığı önler diye seçmişler. Hani On Kasımlarda da iyi iş görürdü. Ölüm yıldönümünde karalara bürünmüş öğrenciler ordusu yaratmak için öğretmenlerimiz beyaz yakaları bir günlüğüne çıkarttırırdı. 
Kara önlük; yoksul ve zengin öğrenci farkını gizler diye düşünen büyüklerimizin, o çocukların okulda yiyip içtiklerinin hesabını yapmak işlerine gelmedi. Gelmezdi de... Zinhar zengin ve yoksul tartışması yarattınız mı; Anayasa'nın 141 ve 142 maddeleri Demokles'in kılıcı gibi tepenizde sallanırdı:
"Vay sen Komünist misin?"
Nur içinde yatsın İlkokul arkadaşım Selçuk Saraçoğlu 'un evi İnönü İlkokuluna yakındı. Selçuk zengin çocuğuydu, biz ise işçi çocuğu. Buzdolabını ilk Selçuk'larda görmüştüm. 
Selçuk'un da benim de önlüğümüz siyah, yakalığımız beyazdı. Ama onun ayağındaki ayakkabılar İstanbul üretimli Kunduracı Fevzi ustanın birinci kalite kundurası, benimki de seneye ayağım büyür kaygısıyla alınmış Sümerbank'ın, Beykoz marka ayakkabılarıydı. Onların evinde buzdolabı, bizim evimizde telli kiler dolabı vardı. Biz cacık olunca Kars kaşarı niyetine sevinirdik, onların buzdolabında ise envai peynir çeşidi vardı. Yani okulda giydiğimiz tek tip siyah önlük ve beyaz yaka varsıllığımızla, yoksulluğumuzu saklamaya yetmezdi. 
Ama kardeştik... Ekonomik farklılık çocukça arkadaşlığımıza, kardeşliğimize henüz etki edemiyordu.
Derken siyah önlük:
"Ne bu? Çocuklarımız karalar bağlamasın!" Denilerek kaldırıldı yerine mavi önlük ve beyaz yaka getirildi.
Kıyafetin tarihi yolculuğu bununla bitmedi. Tek tük açılan ve giderek çoğalan özel okullar, devlet okullarından farklı olmak için üniformalar yarattı. Bunun ardından da devlet okullarında okul aile birlikleri kararıyla okul kıyafetleri tasarlandı, üzerinde okulun adı yazan giysiler de veliler kem küm etse bile öğrencilere giydirildi.
Öğrenci giysileri seçiminde özgüce davranma düşüncesi saygı değerdir. Ama yarın ekonomik ve sosyal farklılıklar çocukların giysililerindeki etiketlere yansıyacak. Bu kez tartışmalar bu alanda yoğunlaşacak. Ve toplumsal yaşamımızı etkileyen örtü olgusu yeniden ortaya çıkacak. İlk ve orta öğretimde yasa gereği giyilmeyen türban, giysi serbestîsi ile gündeme taşınacak. Bu kısır döngü içinde "giyer!" ,  "giymez!" tartışmaları bir kez daha alevlenecek, etiketin altındaki örtünme amacı kaçınılmaz olarak toplumun gündeminde patlayacak.
Bazen çocuklarımız ve gençlerimiz aradaki sınıfsal farklılıkları kabul etmek istemez. Kabul görünse de içindeki "neden?" sorusu tıpkı bir kalem tıraşın içindeki kalem ucuna dönüştürür yüreklerini... 
Okul aile birliklerinin her okula özel olarak seçtikleri üniformaları bile almakta zorlanan öğrenci velileri arasında bir anket yapılsa... 
Eğitim uzmanlarıyla görüşülse... 
Toplumbilimcilerin görüşleri alınsa...
Psikologlara olumlu olumsuz yanları danışılsa?
Zengin, fakir ayrışmasını giysi özgürlüğü ortadan kaldırır deniliyor:
"Kaldırır mı, kaldırmaz mı?" Sorusuna yanıt vermek için geçmişi yeniden düşünmek sizce de aklın yolu olmaz mı?
Ve örtünmeyle ilgili olarak:
"Bekleyin... O günlerde gelecek." Diyenler muhalefeti ters köşeye yatırmamış mıdır?
Ne diyelim... 
Bu yeni uygulama da mecliste salt çoğunluğun alacağı karar olacağı için şimdiden vatana, millete hayırlı olsun!

Yazarın Diğer Yazıları