Şahin Akçap

Eğitim Derken

Şahin Akçap

Eğitim derken 
Genlerinde sarı lacivert renkleri taşıdığını düşündüğüm ve her zaman centilmen olmayı taraftarlığın üzerinde gören Sevgili kardeşim Ali Naim (Bu arada tuttuğu Fenerbahçe takımı Bursa’yı yenerek Türkiye Kupasını almayı başardı. 29 yıldan sonra bu başarıyı gösterdikleri için içtenlikle kutluyorum) eğitimle ilgili e- postama bir ileti göndermiş. Dilerseniz önce onun iletisine bir göz atalım.
Almanya’da bir Lise Müdürü, her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş ve anılarından yoğrulup biçimlenmiş şu bilgileri onunla paylaşırmış:
“Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. 
Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. 
İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, 
iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, 
işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, 
lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar. 
Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum. 
Sizlerden isteğim şudur. 
Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın. 
Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. 
Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.”
Yukarıdaki minik metinde anlatılmak istenen dev mesaj, eğitime şekil vermeye çalışan her eğitimci için müthiş bir derstir.
Eğitimci derken sadece okul ve öğretmen düşünülmemeli. Çocuğun hayata gözlerini açtığı yuvasından itibaren eğitim başlar. Anneler, babalar, ustalar da şüphesiz birer öğretmendir. Okurlarımla paylaşmaktan usanmadığım yazar ve düşünür Dorotthy Nolte’nin “Çocuk Yaşadığını Öğrenir” Hayat öğretisini öğretmenlik sorumluluğu olanlar hep akılda tutmalı.
Yani:
Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse,
"Kınama ve ayıplamayı öğrenir"
Eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse,
"Kavga etmeyi öğrenir"
Eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa,
"Sıkılıp utanmayı öğrenir"
Eğer bir çocuk sürekli utanç duygusuyla eğitilmişse,
"Kendini suçlamayı öğrenir"
Eğer bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse,
"Sabırlı olmayı öğrenir"
Eğer bir çocuk desteklenip, yüreklendirilmişse,
"Kendine güven duymayı öğrenir"
Eğer bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse,
"Takdir etmeyi öğrenir"
Eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse,
"Adil olmayı öğrenir"
Eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetişmişse,
"İnançlı olmayı öğrenir"
Eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse,
"Kendini sevmeyi öğrenir"
Eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse,
"Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir" Manifestosunu uygulamalıdır.
Son günlerde ülkemizde 4+4+4 eğitim modeliyle ilgili tartışmalar yapılıyor, yorumlar ortaya çıkıyor.
Eleştirilerin çoğunluğunda konunun yeterli derecede anlatılmadığı ve eğitim uzmanlarının görüşüne sunulmadığına tanık oluyoruz.
Eğitimde hata yapılmaz! Yapılan hata, hayat yolunda yürüyenlerin yanlış değerlerle donatılmasına ve ülkenin geleceğine sekte vurur. Telafisi zaman kaybıdır ve bu kaybın faturasını hiçbir güç gideremez. Sonuç ise affedilmezliktir ve faturası çok ağırdır. 
Yıllar önce ilköğretim sekiz yıla çıkarıldığında da eleştirilerimiz olmuştu. Okulların fiziki yapısı uygun değil demiştik. Derslik sayısı yetersiz demiştik. Küçük çocuklarla, ergenliğe adım atan çocukların aynı tuvaleti kullanmalarında bile sorunlar yaşanacağını söylemiştik. Kimse kulak asmamış, eskimiş ve çürümüş demiryolu hattına sürülmüş hızlı tren misali çoluk çocuk Allah2a havale edilmiş, sekiz yıllık ilköğretime adım atılmıştı.
Türkiye’de devlet okulları, derslikler ve öğretmen sayısı yüz ağartacak yeterlilikte ve yetkinlikte değil. Şimdi bu yetersizliğin üzerine inşa edilmeye çalışılan 4+4+4 eğitim modeli de yarın yukarıda sözünü ettiğim sıkıntılardan farksız biçimde karşımıza çıkacak. İmam Hatipler sistemin lokomotif gücü olarak yeğlenildiğinde de endüstride, sağlıkta ve diğer üretim alanlarındaki ara eleman yetiştiren meslek okulları ikinci plana düşürülecek.
Antalya’da büyük bir olasılıkla tam gün eğitim yapan ilköğretim okulları İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerinin kılı kırk yaran planlamalarıyla sabahçı-öğleci dediğimiz zaman yöntemine başvuracak. İlk dörtte bulunan öğrenciler öğleci ikinci dörtte bulunanlar da sabahçı olacak. Dolayısıyla sabah erken saatlerde çalacak ders zili akşam da önceki tam gün eğitim saatine uzayacak.
Belki de bazı okullar ilk dört bazı okullar da ikinci dört programlı öğrenciler için düzenlenecek.
66 Haftayı dolduran yani beş buçuk yaşını alan çocukların okula kayıtlarında yasal zorunluluk getirildi. Çocuklarının kayıtlarını yaptırmayan anne ve babaların önüne yasalar para cezalarıyla çıkacak. Geçtiğimiz gün Milli Eğitim Bakanının:
“Kayıt yaptırmayanların velilerinden hesap sorulacak.”Dediği haberi yansıdı medyaya. Ben o habere şahsen inanamadım. Çünkü hiçbir ülkenin Milli Eğitim Bakanı ebeveynlere böyle bir üslupla seslenmez. Tam tersi onların yeni eğitim sitemi hakkında bilinçlenmeleri ve kafalarındaki soru işaretlerinin giderilmesi için eğitim uzmanlarından bilgi sunmalarını ister.
Eğitim işi kolay bir iş değildir. Kolektif çalışma ister. Ve bu çalışmanın içinde yürekli pedagoglar, eğitim bilimcileri yer alır. Kısa vadeli hedefler yerine uzun vadeli planlamalar yapılır. Bilimsellikten bir adım bile olsa geri adım atılmaz. Ülkenin sosyal, ekonomik yapısını doğrudan etkileyen üretim ilişkilerinden ödün verilmez.
“Yaptık olduk!” Söylemine sarılarak soyut kararlar alınmaz. Ülkedeki eğitim on iki yıllık, on beş yıllık düşünülebilir. Ama bu yılların içi boş bırakılmayacak somut eğitim değerleriyle donatılmış olur.
Fiziki koşullar dediğimiz okullar günümüz koşullarına göre düzenlenir. Öğretmen ölçütleri bilgisayar çağıyla örtüşür duruma getirilir. Okullardaki yetersiz rehber öğretmen sayısı yeterli düzeye çıkarılır. Ve eğitimsel kararlar üniversiteyle eşgüdüm içinde yapılacak çalışmaların ışığında alınır.
Yani artık dünyamızdaki eğitim bir rahle bir hoca ile değil... Teknolojiyle ve teknolojik eğitimden geçirilmiş öğretmenle yapılmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları