Şahin Akçap

Deprem ve Antalya'daki hal ve vaziyet!

Şahin Akçap

Fena sallandık Pazar günü.
Depremin olduğu saatte Konyaaltı Plajındaydık.
Denizin içinde kumsala doğru yüzdüğümde, oturanların panik halini fark ettim. Birden telefonlar çekilmiş, sere serpe yatanlar birbirlerine sorular sormaya başlamıştı. Olağanüstü bir durum olduğunu anlayınca hemen kıyıya, bizimkilerin yanına koştum.
“Deprem oldu ve çok fena salladı!” Dedi eşim.
Malum GSM operatörlerinin hapı yuttuğu andı. Kafa kâğıdımız eski ya ve de 532’li ekâbir hat sahibiyiz ya hemen ulaştım eşe dosta. Öncelikle kızımın bulunduğu yeri saptadık ve oradan ayrıldığında arkadaşlarıyla nereye gideceklerini mutlaka ama mutlaka söylemelerini istedik. Ve sorduk:
—Etrafta panik var mı? Diye. Yanıt:
“Panik sizde... Rahat olun her kes Pazar keyfinde...” Oldu.
İlk Van’dan, kardeşlerimden geldi telefon. Malum ya onlar bu yıl depreme şerbetlendi... Geçmiş olsun dileklerinin ardından telefonu ele geçiren anacığımın sesi geldi:
“Korkmayın... Allah büyük... Telaş da yapmayın... Bak biz her gün sallanıyoruz, alıştık oğlum.”
1976 depremini yaşadığımızda yirmi yaşındaydım. Hani Muradiye ve Çaldıran’ın yerle bir olduğu deprem... Şimdi yıl 2012...Yani aradan 36 yıl geçti... Ve hala ben oturduğum sandalyeye bir dokunsa, yolculuk yaptığım otobüs sarsılarak dursa sanki deprem ölüyormuşçasına yerimden fırlarım 
Anacığıma:
—Merak etme! Tedbir alırız. Hem geçti! Şiddeti Van’dakinden az. Dedim.
Bizimkilerle konuşmam bitince, akşamüzerleri okey çevirdiğimiz kahvedeki arkadaşları, kent içinde etkisi daha fazla duyulmuş mu diye aradım. Kaçışıp, sokağa atmışlar kendilerini.
Sonra da anneme söylediğim “tedbir” Sözcüğü üzerinde düşündüm.
Bakınız... Okurlarımla paylaşıp paylaşmadım mı bilmiyorum ama basit bir girişimimi, yurttaşlık sorumluluğumu anlatacağım size.
Oturduğumuz apartmanın son katları dubleks (iki kat)... Ancak dubleksin uyanık sahipleri balkonların olduğu bölümleri yeniden çevirip ve üzerini kapatarak ikinci bir küçük ailenin oturacağı konuta dönüştürmüşler. Bende yurttaşlık görevi diyerek Muratpaşa Belediyesi Emlak Bölümünü arayarak durumu anlattım. Aradan tam altı ay geçti. Şikâyetim üzerine kimse geri dönüp kendilerine bıraktığım telefonuma yanıt vermediler. Tekrar aradım, araştırıldığını söylediler. Ve aradan bir iki ay daha geçti. Hala bir yanıt alamadım.
Şimdi yetkililer tedbir alın diyorlar. Oturduğunuz konutlarda bir sorun varsa takviye edici çalışmalar yapın diye buyuruyorlar.
Ancak bu ülkede insan hayatı tarladaki patatesten daha ucuz olduğu için söylenenler boş kubbede hoş bir yankıdan öteye geçmiyor. 
Örneğin Muratpaşa Belediyesine yaptığım sözlü şikâyet. Hâlbuki her yıl daha yılın ilk üç ayı öncesi belediyeye olan emlak vergimi bir koşu yatırırım. Ama onlar bir müracaatın akıbeti hakkında dönüp bana bilgi verme sorumluluğunu bile ne yazık ki yerine getiremediler.
Oysa şikâyetim hayati önem arz etmekte. On altı dairelik beş katlı bir apartmanın dubleksine çekme katla eş değerde balkon örtüştürme çalışması yaparak koca apartmana gereğinden fazla yük bindirip risk yaratmaktadırlar. Muratpaşa Belediyesi İmar İşleri Özel Mülkler biriminden şu ana kadar tık yok!
Bakınız bu yazıyı yazarken dayanamadım Muratpaşa Belediyesi İmar İşleri Ruhsatlı Binalar birimini( 0 242 320 22 22) yine aradım. 
Özge hanım diye genç bir kızımız çıktı telefona. Özveriyle elinin altındaki dosyalara baktı, arayıp taradı ve ne yazık ki şikâyetimle ilgili adresimdeki binanın sorununa yönelik tek satırlık bir belge bulamadı!
“Lütfen sözlü şikâyetiniz dışında yazılı bir müracaatta daha bulununuz. Belediyemizin internet sitesine de yazılı başvurunuz olsun. İlgilenilecektir.”Dendi. 
Özge Hanıma teşekkür ettim, önerisini ivedilikle yerine getireceğim. Ancak bir önceki müracaatımın yerine getirilmemesi büyük bir zaaf ve inanılmaz bir sorumsuzluk örneği! Ya merkez üssü Fethiye olan 6,1’lik depremin etkisi, yükü çoğaltılmış bizim apartmanı alaşağı etseydi ne olacaktı? Muratpaşa Belediye Başkanlığı İmardan sorumlu arkadaşlar sesimi duyuyor musunuz? 16, siz ek alanı da katınız 18 aile yok olup gitseydi vicdanlarınıza hesap verebilecek miydiniz?
Yani, Allahlık yaşıyoruz!
Ve her şeyi Allah’a havale ediyoruz.
Yer kürede depremin en çok olduğu bir coğrafyada yaşamamızı unutup hayatlarımızı şansa bırakıyoruz.
Şimdi ne olacak biliyor musunuz?
Televizyon kanallarında bolca deprem geyikleri üretilecek...
Ben demiştim de... O demişti de... Sen öyle demiştin de mavalları okunacak...
Velhasıl; körler sağırlar birbirini ağırlamaya devam edecek!

Yazarın Diğer Yazıları