Şahin Akçap

Cumhuriyet Gazetesi

Şahin Akçap

Dünyanın en zor mesleklerinden biridir gazetecilik. Hele bir de özgürlükler, demokrasi ve emek üzerine yapıyorsanız mesleğinizi ve ne pahasına olursa olsun her türlü çıkar çevrelerine peşkeş çekmiyorsanız işiniz daha zordur.

 

Doğrudur…

 

Sanatçılar toplumsal değerlere saygı göstermekle de yükümlüdürler. Kalemlerinden dökülen, fırçalarından saçılan, objektiflerinden yansıyan, yontularında biçimlenen sanatlarını üretirken inançlara, düşüncelere saygıyı ön planda tutarlar.

 

Gazeteleri Tercüman Gazetesiyle tanıdım. Çünkü işçi babamın evimize getirdiği onca yayın arasında Tercüman tek yayın organıydı. Pehlivan tefrikalarını, spor haberlerini, kesip sakladığım püf noktası ve buluşlar- icatlar köşelerini o gazeteden takip ettim. Ama gün gelip de bakış açımdaki farklılık evimize giren gazeteleri ikiledi. Cumhuriyet Gazetesi de arada sırada aldığım yayın organlarından biri oldu. Biraz keyfini kaçırsa da babamın o da zaman içinde Cumhuriyet Gazetesi’nin ilkeli yayınını benimsedi. İyi bir bulmaca çözücü olan babamın tek şikâyeti Cumhuriyet Gazetesi’nin zor bulmaca köşesiydi. Zorlanma nedeni de kültürel donanımındaki eksiklikti. Onu da zaman içinde gidermeyi başardı.

 

Gün geldi gazete bayilerinden aldığımız Cumhuriyet Gazetesi’ni korkarak evimize götürdük. Adı görünmesin diye içe katlayarak taşıdık. Bu yayın organı dünyada yaşanan olayları sansürsüz yazan Cumhuriyet’ti.

 

1981 yılında Antalya-Akseki istikametinden Toroslar üzerindeki uzun ve meşakatli yolda yolculuk yaptığımız bir gündü…

 

Gaziantep’te mola veren otobüsümüzden aşağıya hava almak için inmiştik.

 

Koltuğun kenarına iliştirdiğimiz Cumhuriyet Gazetesi’ni otobüs içindeki yolculardan solcu olan var mı diye didik didik arayıp bulan sarkık bıyıklı, yakalarında bozkurt rozeti taşıyan gençler gazeteyi fark edince, yırtıp ayaklarının altına atarak çiğnemişlerdi.

 

Aşağıya inmeyen koca cüsseli kayınvalidem,sırf biz çocuklarını korumak için gençlerin yakasına yapışmış, gazeteyi okuyanların bir önceki durakta indiğinin yalanını söyleyerek bizi okkalı bir dayak yemekten korumuştu.

 

Ve o Cumhuriyet Gazetesi aradan otuz dört yıl geçtikten sonra bir kez daha tehditlerin hedefinde.

 

Gerekçeleri de Paris olaylarına neden olan karikatürlerle ilgili köşe yazarlarının düşüncelerini söylemeleriydi. Haber ve yorum görevi olan gazetecileri tehdit eden tahrikçi söylemleri bahane edenler inanılmaz bir linç etme hezeyanı içinde gazeteyi kuşattılar.

 

Ne, ne zaman, nerede sorularına yanıt veren haberciliği dinsel değerlere karşı göstererek affedilmez bir suç eylemine kapı aralamaya çalışanlar deyim yerindeyse toplumsal hayata karşı düşüncesizce müdahale edilmesine olanak sağladılar. Oysa böyle bir yanılgılı yöntem barış içinde bir arada yaşamayı yok eder. Toplumun hızla kutuplaşmasına yol açar. Hoşgörüyü ve düşünme özgürlüğünü ateşe atar. Tıpkı Sivas Madımak olayları gibi önü alınmaz facialara zemin hazırlar.

 

Bugün parlamentodaki tüm siyasilerin, aklı başındaki gazetecilerin, yazarların düşülen yanlışa dikkat çekmeleri gerekiyor. Eğer düşüncelere dönük şiddet öğesi kurgulanır, kitlelere vurun kahpeye tahriki yüklenirse birlikteliğimiz yok edilir, 1980’li yılların acılı görüntülerinin dirilmesine yol açılır.

 

Her kesin düşünceler, inançlar ve özgürlükler konusunda hassas olması gerekiyor. Ucuz efelenmeler, art çıkarlara dayalı hedef göstermeler uzlaşmaz çelişkileri keskinleştirir.

 

Özellikle siyasi liderlerin dünde yaşanmış kavgaları bir kez daha göz önüne getirerek güncel hayatı aklıselimden koparmamaları gerektiriyor.

 

Arap Baharı mavallarında gaza getirilen ülkelerdeki iç kargaşaya hepimiz tanık olduk. Kardeşin kardeşe düşürüldüğü olayların temelinde hep dinsel, mezhepsel, düşünsel farklılıkların fitne ve fesatla çarpıtılabileceğini anlamalıyız.

 

Yazarın Diğer Yazıları