Şahin Akçap

Cumhuriyet!

Şahin Akçap

29 Ekim 1923'den günümüze kadar geçen süre dile kolay tam 89 yıl oldu.
Kefensiz yatan binlerce şehidin üzerinde yükselen Cumhuriyet düzeninin Türkiye'ye uluslar arası sağladığı onur ve saygınlığın yanı sıra, kazandırdıklarını yadırgamak hayatı inkâr etmekle eş anlamlıdır.
Ve ne yazık ki bugün Türkiye Cumhuriyetinin 89. yılında bu düzen üzerine acımasız eleştiriler ve  yakışık olmayan tavırların sonuçlarında alternatif kutlama girişimleri var.
Cumhuriyet'in kurucusu Atatürk'ü var ve yok sayan düşünceleri ve tavırları toplumu germekte, ilkel inatlaşmalar yüzünden kutuplaşmalara sürüklemektedir.
Doğrudur… Düne kadar Cumhuriyet Bayramları sadece alanlardaki üç beş saatte yapılan törenlere, baloları da koyu giyinmiş elitlere yönelik olmuştu. Bugünse görmezden gelinmeye, es geçilmeye, küçük görülmeye, terk edilmeye çalışılıyor.
Her iki düşünce biçimi de eleştirilebilir. Birisi hafife almak, diğeri de içini boşaltarak gözden düşürmeye çalışmaktır. Ve bu iki ayrı tavra karşı halkın koyduğu kutlama biçimiyse ders vericidir. Çünkü halkımız Cumhuriyeti benimsemekte ve siyasi çatışmalara inat; çoluk çocuğuyla, elinde bayraklarla meydanları doldurmaktadır. Bu refleks; sahiplenmek ve kısır siyasi çekişmelere, Cumhuriyete çelme takmaya çalışanlara çok anlamlı bir yanıttır.
Ve gelinen noktayı irdelersek eğer.
Siyasi düzlemde Atatürk Cumhuriyetine sahip çıkanların ve karşı olanların yüzleri net olarak gerçeğin aynasına aksetmiştir. Karşı duranların kafalarında ve yüreklerinde dönüp duran Cumhuriyet şekli ve klişeleşecek adı da Türkiye İslam Cumhuriyetidir.
Bu biçimi düşünenlere sormak gerek. Cumhuriyet ne zaman inançlara yasak koydu? Camileri ve ibadethaneleri kilit altına aldı? Din derslerini yasaklayıp, din adamlarının eğitimine yönelik eğitim kurumlarını kapattı? 
Yapılan tek girişim; din adına sömürü düzeni kuranların maskesin düşürmek, üfürükçülerin, cennetin anahtarını satan din tacirlerinin foyasını meydana çıkarmak ve dinimizi ticari ortamlarda tezgâha düşürmeye çalışanlarla mücadele etmek oldu.
Şimdi söz meydanların ve halkın!
Seçim sandıklarından hala şüphe duyan halk yönünü belirleyecek adımları atacaktır. Ya Atatürk Cumhuriyetine devam diyecek veya tam karşıtı bir sistemin şekillenmesini sağlayacaktır.
Laik çoğunluk için:
"Geç uyurlar, geç kalkarlar!" Betimlemesini yapanlar eleştirilerinde haklıdırlar. Ne yazık ki bu ülkede hala Cumhuriyet kazanımlarını inip kalkan kadehlerin çınlamasında kutlamayı yeğleyen, Cumhuriyet Bayramı gibi bir ülke için hayati değerdeki olguyu çantada keklik sayıp, törenlerin kutlamasına gitmektense uyumayı tercih edenler var.
Ne demişler, erken kalkan çok yol alır…
Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında bayraklarla bir yürüyüşten neden korkulur? Cumhuriyeti sahiplenmekten başka bir amacı olmayan halkın önünü kesmek yerine onlarla kol kola olmak daha uygun bir duruş olmaz mı? Birliğimizin ve beraberliğimizin muhteşem görüntüsü dosta güven, düşmanca oyunları planlayanlara caydırıcılık mesajı vermez mi?
Hadi diyelim bütün ulusal amaçlı coşkulu yürüyüşler engellendi. O zaman demezler mi bunlar ulusal bayramlarda bir araya gelmekten bile korkuyorlar!
Sırf siyasi çekişme için Cumhuriyet yürüyüşlerinin önüne barikat kurmak akıl kârı değildir? Akıl, bütün insanlarımızın bir arada tek bir yürek olmasıdır.
Bakın o çok sevdiğim, okurlarıma sıkça anımsattığım şiirinde nasıl haykırıyor Cahit Sıtkı Tarancı:
MEMLEKET İSTERİM
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
Bu duygu ve düşüncelerle hepimizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun diyorum.

Yazarın Diğer Yazıları