Şahin Akçap

Caz dinleyen atlar

Şahin Akçap

İnsanın dostu sadece insandır demek ne büyük bir yanılgıdır. Sözün doğrusu; insanın dostu, yaşadığı doğadaki tüm canlılardır sözünün bütünlüğüdür.
Şükür ki artık çevremizdeki canlılara haram ve mekruhtur diyen yaklaşım iflas etmiştir.
CNN Türk Kanalının değerli belgesel yapımcısı Güven İslâmoğlu’nun Yeşil Doğa dizisini izleyenlerdenim. Sadece Yeşil Doğa belgeseli değil zaman olanak tanıdıkça tüm belgeselleri izlemek inanılmaz bir merak ve heyecan fırtınası yaratıyor içimde. Her belgesel de bilinmeyen bir doğa gizeminin farkına varıyorum, yeni bir canlı türünün de var olduğunu görüyorum.
Geçtiğimiz Pazar günü Yeşil Doğa’da Marmara’nın üzerine kondurulacak 3.Boğaz Köprüsünün yanı başındaki at biniciliği çiftliğinde güzel bir çalışma oluşturmuş Güven İslâmoğlu.
Kentin gürültüsünden, keşmekeşinden kaçanlar ve yüreklerinde at sevgisi yaşatanlar soluğu binicilik okulunda almışlar. Gencecik bayanların yanı sıra zihinsel engelli çocuklar ve yetişkinler de çiftlikte atlarla buluşturulup ruhsal sıkıntılarına bir nebze olsa da ferahlık katıyorlar.
At, Anadolu insanının yüzyıllardan bu yana birlikte yaşadığı güzel bir hayvan. Sahibi onu terk edip yılkı atına dönüştürse de; o, hiçbir zaman sahibini terk etmiyor.
Binicilik dersi alan bir hanımefendi atla olan kaynaşması esnasında cep telefonunda kayıtlı olan caz müziğini dinletir atlardan birine. İnanılmaz olumlu tepkiler alır. Her hafta gittiği çiftlikte artık kendisini görselinden ve kokusundan tanıyan at, artık kulaklarını dikmekte, sesler çıkarmakta ve hanımefendinin cep telefonundan dinleteceği caz müziğine kulak kabartmaktadır.
İlkokul dördüncü sınıfta iken Gülten adlı sevgili öğretmenimiz evindeki çiçeklerden söz etmişti.
“Onlarla konuşursanız sizi dinlediklerinin farkına varırsınız ve çiçeklerinin vaktinden önce açtığını görürsünüz. Bakın, benim çiçeklerim müzik bile dinliyor. Ve şimdiye kadar hiçbir çiçeğimin yaprağının solduğunu görmedim.”Demişti. Çocukluk ya pek bir mana verememiştik duyarlı ve çevre dostu öğretmenimizin anlatılarına ve hatta gırgır geçen:
“Ablam Ferdi’yi dinliyor acaba ondan mı annemin çiçeklerinin boynu bükük.” Diyenlerimiz olmuştu.
Çiftlikteki gözlemler içinde en etkili olan zihinsel engelli çocuklardı. Çocuklara sorulan:
“Hangi hayvanları seviyorsunuz?” Sorusuna tüm hayvanların isimleri verilerek yanıt veriliyordu.
“Peki, en çok hangi hayvanı seviyorsunuz?” Sorusuna ise çocuklar heyecan içinde ve gözlerini kocaltarak:
“At!” Diyorlardı.
At binicilik çiftliğinin önemli bir derdi vardı. O da çevrelerinden geçen devasa 3.Boğaz Köprüsünün inşaat alanlarıydı. Yeşilin içinden geçen o kapkara ve çirkin iz Marmara sırtlarının zümrüt ormanlarına onulmaz bir darbe indirmişti. Sadece görsel zenginliğe değil ekolojik (çevre) dengeye de.
Atlar, eğitim sonrası dinlenirken ve o hanımefendi binicilik öğrendiği ata caz müziği dinletirken, hemen yakınlarındaki araziden hafriyat çeken kamyonların tekerleğinden, toz bulutu, sessizliği paramparça eden iş makinelerinin motorlarından gürültü de göğe mahşerin uğultusu olarak yükseliyordu. Ve kimse Boğaz köprüsü yaptırmayı bir marifet sayanlara:
“Yahu! Deniz yolları diye bir ulaşım yolu alternatifi de var!” Diyemiyordu.
Gün gelecek üçüncü köprüyü filanca yaptı söylenecekse de; Marmara cennet ormanlarının katillerinin kimler olduğunu da tarih ibreti âlem olsun diye mutlaka yazacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları