Şahin Akçap

Bir zamanlar futbol

Şahin Akçap

Beşiktaş şampiyon olunca hadi eski zamanlardan bir iki futbol anısı kaleme alayım dedim.

Futbol gerçekten de dünyada ve ülkemizde en çok sevilen spor dallarından biri.

Van İki Nisan Spor'un mavi-beyaz formasını giydiğim yıllarda Atilla ağabey diye bir hocamız vardı. Pek disiplini ve baba bir adamdı. Sinemacı sonradan kulüp işletmecisi olan takım kaptanımız Ergül Koç ağabey o fedakâr takımı dönemin siyah- beyaz formalı Gençlik Spor ile sarı lacivertli Şen Gençler Spor ve sarı kırmızı renklere sahip Erek Spor takımlarıyla yarışır hale getirmişti.

Futbol bir tutkuydu.

Çocukluğumda futbol topları meşinden ve bir yüzünde yarığı olan, iç lastiği geçirildikten sonra ayakkabı bağlar gibi bağlanan yuvarlak cisimdi. Bazen o toplar bir tarafından yırtılır, iç lastiği balon yapar, dışa çıkardı. Çare, ya o yarığı diktirmek, ya da yumuşak bir deriyle aralığı kapatılmaya çalışmaktı. En iyi top diken pineci (saraç) rahmetli Abas Güven abimizin babası Yusuf Ali Güven amcaydı. O futbolcuların en saygı duyduğu insandı.

Öyle şimdiki gibi taban ve burun kısımları yalıtılmış krampon futbol ayakkabıları yoktu. Olan takımlarda ise as futbolcuların ayağındaydı.

 Konç, şort, forma ve krampon ayakkabına sahip olmak için tek yol amatör futbol kulüplerinden birinde lisanslı futbolcu olmaktı.

Topçu adlı öykümde; işi gücü tozlu sahalarda zaman geçirmek olan bizleri anlatmıştım. Babalarımız futbolu sevse de, yarın aylak oluruz korkusuyla yasaklar koyardı önümüze. Bu yasaklar ta ki Vanlı Niyazi'nin önce Kayserispor'a sonra da Fenerbahçe Futbol Takımına transfer olmasına kadar devam etmişti. Küçük bir bakkalın oğlu olan Niyazi'nin hatırı sayılır ücret karşılığı transferinin ardından babalarımız dolaylı sorular sormaya başlar olmuştu:

 "İyi oynuyor musun? Hangi ayağınla topa daha sert vuruyorsun? Niyazi'deki top hüneri sende var mı?

" Bu iyiye işaretti… Topa gittin diye azarlamalara bir son demekti…

 İşte bu yüzden de olmalı ki Çavuşbaşı Mahallesinin yakınlarında bulunan Endüstri Meslek Lisesi'nin hemen önündeki eski futbol sahası ve yanı başındaki tozlu topraklı idman sahası her gün daha kalabalıklaşmaya başlamıştı.

O zaman diliminde eski sahanın dört bir yanı duvarlarla çevriliydi. Beleş seyirci girmesin diye duvarların üzerine bazen katran (zift) dökülürdü, bazen de kırık cam parçaları yapıştırılırdı. Bunlar da yetmez gibi çok sonraları maç öncesi bir manga inzibat er getirilir olası bedavacı girişleri ve çıkacak olaylar engellenirdi.

Çoğu futbolcunun lakabı vardı. Uçun adlı futbolcu topa gelişine vurduğu ve en çok havaya şandellediği vuruşlar için minareci ya da füzeci lakabı almıştı. Eski meydanda cızlaved lastik ayakkabılar satıcısı İrfan'ın lakabı Pis burun İrfan'dı…

 Daha sonraları yeni futbolcularla tanışmaya başladık. Zamir Gür gol krallığını kimselere bırakmazdı. Rahmetli İhsan Gülsoy'un lakabı Pele idi. Güçlü fiziği ile Van Gençlik Spor'un en etkili futbolcusuydu. Sarı Necmi ise Necmi Gökdere idi ve sarı lacivert Şengençler'in geçilmez defansıydı. Çilli Adil de Erek Spor'un adam geçer top geçmez kalecisiydi. Çocukken hayran olduğumuz Yıldırım adlı kaleciye lastik adam adını takmıştık. Remzi ve Fevzi Budak kardeşler, Uçun Olgaç, Celal Özbahçeci ve İlhan Yamaç, Nevzat Çağan, Metin ve Çetin Saydan,Şeref Dede, İlhami Dede,Fahrettin Ertutar,Şerif Ayhan,Şakir Bayramoğlu, Atilla Telli futbol takımlarının flaş isimleri arasındaydılar. Zaman içinde Vahap, Nevzat Şipal, Mithat, Şerif Gülsoy, Cemal Tosun, Mehmet Tuğrul, Cevdet Uzunköprü, Turgay Karatekin gibi yetenekli futbolcularla dinamik Vanspor oluşmaya başladı.

Van Amatör Futbol takımlarındaki renkleri tutan taraftarlar doğal olarak Beşiktaş'ı, Galatasaray'ı, Fenerbahçe'yi tutmuş sayılırlardı

 Çoğu futbolcular Karayolları Bölge Müdürlüğünün futbol takımı Yol Spor'dan alınmıştı.

Erciş futbol takımlarından da iyi futbolcular yetişmişti. Kel ya da Rüzgâr Memet ve Gını Erciş futbolunun ünlenmiş futbolcularıydı. Çoğu Van ve Erciş futbol maçlarında marazalar çıkar, fanatik taraftarlar birbirine girerdi. O yıllarda futbolun bölgesel anlamdaki kenti Diyarbakırspor'du. Diyarbakırspor'a transfer olan Şerif Ayhan gibi futbolcular transfer ücretlerinden yararlanırlardı.

Gel zaman git zaman derken bu adını zikrettiğim takımların temelleri üzerinde 1974'de Vanspor şekillendi. 1982 yılında ikinci lige yükselen Vanspor'un iniş çıkışlı serüven dönemin 1993-94 sezonunda sona erdi. Van Valisi Mahmut Yılbaş ve Valilik Basın Halkla İlişkiler Müdürü ve Vanspor Basın Sözcüsü İkram Kali'nin, Haydar Kartal ,Şevket Alpaslan, Lütfü Polat ve daha adını burada sayamayacağım onlarca yöneticinin çabalarıyla, futbolsever Vanlıların desteğiyle Vanspor 1. Lige çıktı. Birinci lige yükselen takım her gittiği deplasman maçında Van'ın sevgi ve dostluğunu taşıdı. Örneğin o dönemlerin Antalyaspor Kulüp Başkanı ile Van Valisinin arasında oluşan dostluklarla kardeş takım olgusu meydana çıktı. Bu yapılaşmanın temelinde Play Of'a kalan Antalya ve Vanspor'un özverili maçlarla Tanju Çolak'lı İstanbulspor'u bile devirerek lige çıkması vardır.

Beşiktaş'ın Branko Stankovi? ile birlikte Van'da kampa girmesinin ardından Beşiktaş'ın üç yıl üst üste şampiyon olması haliyle Van'daki zaten var olan futbol sevgisini doruğa çıkardı.

Tüm bunlar hatıralarımızın imbiğinden süzülüp akarken, rahmet ve saygıyla anacağımız Van'ın sporunda efsaneleşen Saffet Demiroğlu Van'ın spor hayatının ölümsüz isimlerindendi. O'na bir başka sayfa açmak ve adını dillendirmek, atletizmde bir avuç delikanlı olarak nasıl azmettirildiğimizi yazmak da boynumun borcudur.

2011'de meydana gelen son büyük Van depremi sonrası Beşiktaş taraftarının Van'a ve Vanlıya gösterdiği samimi ve içten yaklaşım, oluşturulan "Yalnız değilsin Van" organizasyonlarıyla tutku olan futbolu adeta kara sevdaya dönüştürdü.

Şimdilerde Van Spor için güç birliği gerekiyor. Valisi, belediye başkanı, futbolcuları, destek sunacak esnafıyla…

Önce Van'a yaraşır bir stadyum sonra da yetenekli futbolcuların çoğaltılacağı, kurumsallaşma ile Vanlıların kendi takımlarını yönetebileceği Vanspor efsanesi geri dönebilir. Çünkü bölgenin ve Van'ın Vanspor'a ihtiyacı var.

Böyle bir olanak yaratıldığında; gençliğin sportif katılımını, ticari yapının hareketlenmesini, sosyal değerlerinin biçimlenmesini sağlayacaktır. Ve: "Futbol aslında futbol değildir." Söylemini de anlamlaştıracaktır.

Not: Yukarıdaki yazı içerisinde adı geçmeyen değerli futbolcular da mutlaka olacaktır. O dönemleri hatırlayanlar da onları eklerse bütünlüğü sağlayabiliriz. Varsa sürçü lisanımız affola.

Yazarın Diğer Yazıları