Şahin Akçap

Bir yaz günüydü

Şahin Akçap

Evlerimizin arasındaki briket duvardan boylanan Fize(Früze)abla kısık sesiyle bağırmıştı:

"Gız Gülo! Tez hazırlanın, Pehlivan Enver abenizin gönlünü yaptım. Sabah güneş doğmadan denize gidiyiğ!"

Fize abla bu… O bir kere dedi mi o mutlaka olacak demektir.

Sesi avlularda çınlamaya başlamıştı:

"Telat, Seriye, Şükrüye, Nezoş(Nezihe), Sultan gile de haber verin! Bak demedi demeyin! Yarın sabah kalkan, otobüsümüzde yerini alan gelir. Kalkamayanı artık men bilmem."

Yanı başındaki kadim komşusu Çeço (Sakine) o her zamanki kuşkulu sorularından birini sormuştu:

"Fize abla hepimizi alır mı ki otobos?"

Fize abla bu hemen yapıştırmıştır lafını:

"Gönüller geniş olsun gız Çeço! Hepimizi de alır merağ etme."Demişti.

Çeço da:

"Eyi! Eyi!" Diye başını sallayarak, onu onaylamıştı.

Fize abla Van kızıydı. Eşi Pehlivan Enver ise Ankaralı… Fize abla Komşusuyla Van şivesiyle, eşi Enver amcamızla da Ankara şivesiyle konuşurdu.

Ankara'ya " Angara" Diyen Pehlivan Enver de en acar oğlu Necati'ye seslenmişti:

"Neco neredesen oğlum. Yıkayın, temizleyi otobüsü! Mito, Fuho, Caho'ya da seslen!"

Neco huyunu bildiği babası öfkelenmesin diye bir çırpıda otobüsün için süpürüp, yan komşunun oğulları Mitat ile Fuat'ın yardımıyla koltukları ve iç döşemeleri hemen silmişti.

Önünde " Pehlivan hat'", arkasında "Pehlivan çu!" Yazan Van-Özalp arası yolcu taşıyan Pehlivan Enver'in otobüsü artık Acem mahallesinin sakinleri için hazır ve nazır edilmişti.

Günlerden Cumartesi'dir. Ve Pazar sabahına bir gün önceden karar verilmiş, Acem mahallesinin toprak damlı, iç içe girmiş evlerinde çoktan hummalı faaliyet başlamıştır.

Bir gün evvelinden sepetlerin yükünü tutulmuş, semaverler çullara sarılmıştır.

Komşular aralarında ortak hazırlık yaparken; çoktan dolmalar tencerelere dizilmiş, murtuğalar pişirilmiş, yumurtalar haşlanmış,  çarşı pazara yollanan büyük oğullara kavun, karpuz aldırılmıştı.

Pazar sabahı hoca camiden ezanı okuduğunda kadınlar son hazırlıklarını tamamlamıştı.

Necati ilk gelenleri otobüse yerleştirmiş, aşağıda sırasını bekleyenlere:

"Çocuklar oturmayacak, annelerin kucağına."Uyarısını yapmıştı.

Pehlivan Enver ve olayı organize eden eşi Fize abla her kes otobüse yerleştikten sonra binmiştir.

Pehlivan Enver direksiyona geçerken şöyle bir bakmıştır otobüsün içindekilere, sonra da babacan ve sevecen sesiyle:

"Hoş gelmişsiniz!" Seremonisini yaptıktan sonra Neco'ya motoru çalıştıracak levyeyi çevirmesini işaret etmişti.

Sabahın mahmurluğu çoktan silinmiştir gözlerden. Otobüsün tıka basa dolan içindekiler artık bir an evvel Van denizine varmanın duasını yapmıştır.

En yakın deniz İskele Köyü kıyılarındadır.

Koca otobüs iğde ağaçlarının çevrelediği bahçelerin en yakın noktasında durmuş, önce çocuklar kuşlar gibi dışarı fırlamış, sonra da anneler sepetleri, iplerle bağlanmış çulları, kilimleriyle aşağıya inmeye başlamıştır.

Kavak ağaçları arasına gerilen iplerden salıncaklar yapılırken, semaverler tutuşturulmuş ve büyükler tarafından çocuklara:

"Aman ha! Ağaçlara zarar vermek yok, Etrafı kirletmek hiç yok. Yoksa İskeleliler bir daha bizi bu bahçeler almaz tembihatı yapılmıştır.

Ve bir yaz günü böyle başlamıştı mişli zamanda Van Gölü pikniğimiz.

İsimlerini saydığım; Früze, Enver, Sultan, Seriye, Sakine, Talat şimdi rahmetli oldularsa da sesleri, anıları dipdiri kaldı belleklerimizde.

Şimdi düşünüyorum da o büyüklerimiz akşam olup, dönüş başladı mı oturulan alanları geride çöp kalmasın diye bizlere temizletir:

"Ardımızda bunlar ne kötü insanlarmış demesinler." Diyerek, biz çocuklarına sıkı sıkı tembihatlarda bulunmuşlardı.

Hakka kavuşanlara rahmet, yaşayanlara sağlıklı bir ömür dilerim.

Yazarın Diğer Yazıları