Şahin Akçap

Bayram Sonrası

Şahin Akçap

Tam dokuz gün… Bir günü oluşturan yirmi dört saatle çarptığınızda iki yüz on altı saat… Rüzgâr gibi geçip gitti. Geriye kalan güzellikler. Dilerim geçen günler içinde yüreklerinizde güzel duyguların tortusu kalmıştır.
Bayramlar kavuşturan günler. Dargınları barıştıran günler… Bayramlar… Ancak bu farkındalığı es geçenlerimiz olmuyor mu? Oldu da… ODTÜ'nün bahçesine yasalar çiğnenerek girildi.
Dilerseniz hemen o konuya girmeden devam edelim.
O dokuz günden geriye kalan fotoğraflardan beni en duygulandıranı, iki koyuncuğun kaçarken polis tarafından yakalanıp karakolda tutulmaları ve sahipleri de çıkmayınca bir bebek gibi bakıma alınmalarının görüntüleriydi.
Bıçak ağzının tam yaklaştığı bir sırada kaçan koyuncuklar.
Acaba diye düşündüm…
Acaba onları iplerinden kesip özgürlüğe salan hayvanların gerçek dostları çocuklar mıydı? Yoksa kara gözlerinin malullüğünden etkilenen sahipleri mi? Tam o günlerde o çok sevdiğim kurbanlık koyun karikatürlerinden biri de sosyal paylaşım sitelerinde paylaşılıyordu. Bir koyun ve uzun bir iple bağlı olduğu bir ağaç. İp üzerine noktalarla oluşturulmuş bir çizgi ve o çizginin üzerine konulmuş bir çarpı ve "Buradan kesiniz!" yazısı. Kim bilir? Belki de o karikatür etkiledi koyuncukların sahiplerini. İpi kesip; " Haydi kırlara!" denildi.
Ve o dokuz gün içinde gerçekten hepimizi üzen konuya gelelim. Kurban Bayramında yüzlerce ağacı sözde yerlerinden söküp başka yerlere gömmeyi kafaya koyanlar yasaları da çiğneyerek emellerine ulaştılar. Yol yapımı için planlanan bu çalışmayı durdurmak için ODTÜ'lü gençler gaza, tazyikli suya rağmen canlarını dişlerine takıp nasıl da direnmişlerdi! Ancak inat bir kez daha hedefine ulaştı ve Orta Doğu Teknik Üniversitesinin bahçesindeki yüzlerce ağaç bayram tatili fırsat bilenerek sökülüp götürüldü. Ne var ki o okulun gençliği ve halk; " Demek öyle, işte böyle." Diyerek sökülen ağaçların yerine yeni fidanlar diktiler.
Bayramlar demiştim… İki koca dini bayram… Onlarca milli bayram… Ve aralarına serpiştirilmiş kandiller… Bütün bu sevgi sarmalına rağmen hala insanların ağaç sökme, yeşili yok etme, inatlaşma gibi insancıllıktan uzak duygularla cebelleşmelerini doğrusu sizin gibi benim de aklım almıyor.
Sizce de bilinçaltı ve sosyal bilimcilerin bu tuhaf ve insani olamayan eylemleri büyüteç altına almaları gerekmiyor mu? Bir yanı Avrupa ve bir yanı Asya olan ülkemizde ağır basan yanımız Asyalılığımız mı? Batının "Asya insanı katı ve acımasız!" yorumu bir yanımız Batı olmasına rağmen bizi de mi içine alıyor?
Tatil sonunun işe güce başlandığı ilk gün…
Hepimiz hem tatil sonrasının hem de hafta başlangıcının sendromunu yaşıyoruz. Bu sendromdan kurtulmanın tek yolu iş yerinde ya da çevrenizdeki insanlara sıcacık bir gülümsemeyle merhaba demeniz.
Ben de öyle yapıyorum… Merhaba! Merhaba herkese! Yürekten merhaba diyorum.

Yazarın Diğer Yazıları