Şahin Akçap

Barış mı?

Şahin Akçap

Kitleleri heyecanlandıran sözcüğün adıdır barış!
Barışa kim hayır diyebilir ki?
Hele hele coğrafyamızı cehenneme çeviren bir süreçte barış şarkıları söylemek ve barış için yola çıkmak bir erdemliliktir.
Çünkü hayatın tek düşmanı kirli politikaların ürettiği savaştır!
Ne var ki barış için yola çıkanlar kitlelerin bir bölümünü temsil edenlerle masaya oturduğu an işin ciddiyeti yitip gider.
Barış geniş bir yelpaze içinde bütün kitlelerin temsilcileriyle sağlanabilir.
En basit bir örneğe göz atarsak…
Feodalizmin hüküm sürdüğü yerlerde aşiretler arasındaki küskünlükler ve kırgınlıkların yarattığı hasımlaşma ve düşmanlık olgusu için yapılan barış görüşmelerinde A kişiler, B kişiler muhatap alınmaz. Elbette aşiretlerin önde gelenleri ve liderleri başrol oynarlar. Ama bunların arkasındaki asıl güç birlikteliklerindeki yüzlerce insandır. Onları ikna etmek ve barışa inandırmak temel sorunun köklü çözümüdür. Aksi, barış sonrası patlayan tek bir silahın çok daha kanlı çatışmalara ve düşmanlıklara zemin hazırlar. Geçer yol bütünün inandırıcılığını sağlamaktır.
Şimdi, iki parti arasında yapılan görüşmelerden sağlıklı bir barış anlaşması çıkacağını düşünmek hayalciliktir. Akılcı olan barış için ilk adımı atanların kitleleri örgütleyen tüm partilerin bir araya gelerek somut bir kararı oluşturmalarıdır.
Coğrafyamız derken Ortadoğu gerçeğini de göz önüne getirmek zorundayız. Kürt sorunu bugün yalnızca Türkiye’nin değil; İran, Irak ve Suriye’nin de ortak sorunudur.
Ve diğer bir yüzü de çok uluslu ülkelerin Ortadoğu’daki emelleridir. Bütün bu gerçeklerin ışığında ancak barış için kalıcı sonuçlar sağlanabilir. Aksi takdirde senin benim sorunumuz diye işi basite indirgeyenler çözüm yerine çözümsüzlüğü yaratır.
İllegal örgütleri oluşturan iklimler baskıcı ve demokrasiden uzak rejimlerin yüzünden ortaya çıkar. Önce duvarlara yazılan yazılar, grup eylemleri sonra da hücreleşen silahlı eylemler görülür. Sempatizanlar çoğaldıkça örgütsel güçler gün gelir devletlere kafa tutma gücüne dönüşür. Bugün çıkarılmaya çalışılan iç güvenlik yasası giderek uzaklaşılan demokrasiye hayat vermek yerine zor dönemeçlere girilmesine neden olur. Yani ateşi su yerine benzinle söndürmeye çalışmak iç barışı cehenneme çevirir. Bu cehennemden hiç kimse de her hangi bir kazanımla çıkamaz. Pusudaki çok uluslu devletlerin bölgesel planlarına sadece olağanüstü yararlar sağlar ve bağımsızlık denen hayatın gerçek yanı yok olur.
Ülkemizde ne zaman barıştan söz edilirse hep o soru işaretinin çengeli takılır beynime ve:
—Barış mı? Sorusunu dönüp dolaşıp sordurur yüreğime. Ah keşke olsa dedirttirir.

Yazarın Diğer Yazıları