Aşkın, kavganın ve emeğin şairi merhaba!
Şahin Akçap
Memleketini O’nun kadar çok seven şair var mıdır?
Sürgünlerde bile yediveren güller gibi açan büyük şaire bu ülkeyi acılara bezeyerek yasaklarken insafsız yönetenler; o uzaklardan ama çok uzaklardan Anadolu’yu nasıl özlediğini, oğlu Memed’in gözünde nasıl tütüp, yüreğini kanattığını şiirler dolusu anlattı.
Aşktan hiç vazgeçmedi…
Aşkı bazen Vera oldu… Bazen Anadolu’da bir çınarın altında başına taş maş istemediği bir mezar! Bazen de ışıksız, loş bir maden ocağında solup giden maden emekçisi…
Kavgası; hayatı zindan edenlere, emeği sömürenlere, savaş tüccarlarına ve alçak ırkçılığa, din tacirlerine oldu.
O’nu işçi sınıfını seviyor diye karalayanlar ortaya çıktı. Her şeyde hep beraber şiirinde geçen “yârin yanağından gayri her şeyde hep beraber” mısrasını kalleşçe şiirinden çıkararak, bakın komünistler kadını ortak mal gibi görüyor yalanına dolandırmaya çalıştılar. Ve O’na vatan haini yaftasını vuranlar gün geldi meydanlarda “Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu vatan bizim” şiirini okuyarak özeleştiri yaptılar, hakkını teslim etmek zorunda kaldılar.
Yıllardır ülkemizde Nazım’ın mezarı üzerine tartışmalar yapılır.
Mezarının Anadolu’ya getirilmesi için imza kampanyaları düzenlenir. Ancak her zaman sonuç fiyasko olur. Bir türlü mezarı Türkiye’ye gelmez…
İyi ki de gelmez…
Çünkü Nazım Hikmet bir dünya şairidir.
O’nun şiirlerinde sadece ülkesindeki ezilenler, sömürülenler yoktur! O tüm dünyanın ezilenleri, sömürülenleri için şiirler yazmış ve hayatı boyunca özgürlüklerin kavgasını vermiştir.
Nazım her duyarlı yurtseverin soluğundadır.
Şiirdir…
Kavganın yüreğinde hiç eksilmeyen can suyudur.
Bugün tüm dünya dillerine çevrilen şiirlerinde Nazım Hikmet Ran; aşkın, kavganın ve emeğin şairi olarak bayraklaşmıştır.
Büyük şairi bir 3 Temmuz’da daha, doğum gününde saygıyla anıyor ve o güzel şiirlerinden biriyle yâd ediyorum
Ayağa Kalkın Efendiler
Behey! Kaburgalarında ateş bir yürek yerine Bıyıkları pomatlı ahenginiz
idare lambası yanan adam!
Behey armut satar gibi
sanatı okkayla satan sanatkâr!
Ettiğin kar
kalmayacak yanına!
Soksan da kafanı dükkânına,
dükkânını yedi kat yerin dibine soksan;
yine ateşimiz seni
yağlı saçlarından tutuşturarak
bir türbe mumu gibi damla damla eritecek!
Çek elini sanat’ın yakasından
çek!
Çekiniz!
süzüyor gözlerini hala
koyda çıplak yıkanan Leyla'ya karşı!
Fakat bugün
ağzımızdaki ateş borularla
çalınıyor yeni san'atın marşı!
Yeter artık Yeni cami tıraşı,
yeter!
Ayağa kalkın efendiler...