Şahin Akçap

Anneler gününde kadınlarımız

Şahin Akçap

“Ana başta taç imiş, her derde ilaç imiş, bir evlat pir olsa da anasına muhtaç imiş…”

Bakmayın siz:

“Cennet annelerin ayağı altındadır.” Sözüne.

Vandalizimden izler taşıyan ataerkil toplumlarda kadın bir:

“Hiç” Sözcüğüyle sınırlıdır.

Bugün kendini Müslüman olarak niteleyen ülkelerde kadın sadece ve yalnızca bir meta olgusudur.

Maldır, vurulan, dövülen, öldürülendir.

Ancak bu tarihsel döngü içinde de çelişkiler yaşanıyordu. İyi ile kötü arasındaki kavga sürüp gidiyordu.

Hasta annesinin son isteği peygamberi görmek olan Veysel Karani annesini sırtında taşıyarak ve çölleri aşarak peygambere ulaştırmaya çalışmıştı. Ancak bunu başaramamıştı. Veysel Karani’nin anne sevgisi o günden bugüne dek hayranlıkla anlatılıp, durulur.

Ancak bilinçsizlik de sürüp gider…

“Kaşık düşmanı.”

“Eksik etek.”

“Karnından sıpayı sırtından sopayı eksik etmeyeceğiniz canlı.”

“Henüz ergenliğini bile yaşayamamış sübyan kız çocuklarının köle gibi alınıp satılması için sözde şarlatan dinbazların fetvaları.”

“Hayat hakkı üç çocuk yapmayla sınırlandırılmaya çalışılmış kadınlar.”

“Berdel töresi.”

“Beşik kertmesi.”

“Başlık parası.”

Ve nice utanç verici örnekler ne yazık ki bizim coğrafyamız insanlarının alnına yazılmış kara bir yazıdır.

Bu alın yazısını silen süreç Ulusal Kurtuluş Savaşımızla başlamış…

Ve ardından kadına insan olduğunu hatırlatan devrim gibi kararlar çıkarılarak hayat kavgasında erkekle eş değerde sorumluluklar verilmiştir.

Ülkemizde kadınlar bugünkü haklarını Kemalist devrimle kazanmışlardır.

Ana sözcüğü yakın tarihimizde ölümsüz bir sanatçımız rahmetli Zeki Müren’in o güzel şarkısıyla da yüceleşmiştir.

“Ana başta taç imiş, her derde ilaç imiş, bir evlat pir olsa da anasına muhtaç imiş.”

Tarihin çok daha gerilerine giderek ana sözcüğünün neden koca yurdumuza ad olmuşu bir kez daha anımsarsak…

Bakınız ne olmuş…

Kurtuluş Savaşında cephede savaşanlara sırtındaki testiden serin sular sunan kadın:

“Doldurayım mı oğul?” Diye sorduğu Mehmetçikler:

“Doldu ana!” Diyorlarmış.

“Doldur ana…”Derken söz dönüp dolanıp:

“Ana dolu!” Olunca yurdumuzun başına bir taç gibi Anadolu ismi kondurulmuş.

Yani ana bu kadar kutsal ve çok anlamlı bir sözcüktür…

İçinde doğurganlık, esirgemelik, bağışlamalık, merhamet, sevgi, hoşgörü, imdat sözcükleri olan ulu bir kavram.

Siz dara düştüğünüz zaman:

“Yetiş babam!” Diyen bir evlat gördünüz mü?

En acılı anımızda feryadımızın ilk sözcüğünde “Ana!” vardır.

Ne yazık ki küfürlerimizin hedefinde de o vardır…

Bütün bu somut gerçekler capcanlı dururken anneler gününün yılda bir kez bile kutlanması geri kalmış, taassup altında inleyen Arap ülkeleri için bir şanstır.

Sahi Anneler Günü Arap ülkelerinde kutlanıyor mu?

Bugün ülkemizde kadın haklarına atılan çelmeleri boşa çıkaran Cumhuriyet devrimlerinin yılmaz direnişçileri de kadınlarımızdır.

Onlar yurdumuzun mavi göğüne örülmeye çalışılan kara çarşafları yırtıp çıkacak cesarette ve dirençtedirler.

Erkekler alınmasın ama bu ülkeyi yanlıştan çıkaracak ve yunup temizleyecek güç ve cesarette tek güç kadınlarımızdır.

Onlar kaynamayan tencerelere aş, yanmayan yuvaların ocağına ateş, gözyaşları akan çocukların gözlerine mendil olmaya devam edeceklerdir.

Bu bilinçle tüm annelerin günü kutlu olsun.

Allah onları başımızdan eksik etmesin.


Yazarın Diğer Yazıları