Şahin Akçap

Amber teyzemin küçük oğlu

Şahin Akçap

İstanbul’dan göçüp baba yurduna geldiklerinde Ali küçük bir çocuktu.

Erken yaşlarda Bilal eniştemizi kaybeden Amber teyzemiz yiğit bir Anadolu kadını olduğunu göstermiş üç oğul ve bir kızına kol kanat gererek yaşama karşı inanılmaz bir direnç sergileyip saygın bir ana olduğunu kanıtlamıştı.

Bir arada büyüdük… Ve teyzemizin hayata duruşu, yaşanmışlığa karşı biriktirdiği tecrübelerinden yararlandık.

Emekli oluncaya kadar üç oğlunu ve kızını everdi. Torun sahibi oldu. Ancak yorulmuştu. Şeker hastalığı sinsi bir yılan gibi bedenini sardı.

Van’a gittiğim o yaz baba evimizin kanepelerinden birine boylu boyunca uzanmış teyzem işaret edip yanına çağırdı.

“Gem’e götürün beni.” Dedi.

Yeni adı Köprüler Köyü ana tarafımın yurduydu.

Aynı gün akşamı karar verip Ali’nin sürdüğü arabayla ertesi gün Van’a gittik.

Güler anam, Amber teyzem ve küçük oğlu Ali…

Analarının babalarının kabirlerini ziyaret ettik. Doğdukları, göbek bağı düşürdükleri topraklarına yüz sürüp helallik istediler.

O gece ağrılarıyla boğuşmaktan bitap düşen teyzem derin ve huzurlu bir uykuya daldı.

Hayata gözlerini yumduğundan pek bir zaman geçmeden büyük oğlu Veysel ağabey kalp krizi geçirerek rahmetli oldu. Derler ki bu dünyada iyilerin ömrü az olurmuş. Derler ki Allah sevdiği kulları yanına tez alırmış. Veysel abi bu dünyadan gidenler arasında genç olanlardandı.

On beş gün önce küçük Ali kalp krizi geçirdi… İkinci kriziydi ve yoğun bakıma alındı.

Dualara sığındık…

Gelen haberler yaşama şansının az olduğunu söylüyordu. Kriz sonrası ameliyatla müdahale sadece on beş güne yakın bir sürelik ömür biçmişti. Yine de hepimiz dualara sığındık. İnanmak mucizelere de inanmak demekti. Öyle ki çok umutsuz bir anımda sosyal paylaşıma iki üç satır yazıp dostlarımızdan, sevenlerimizden dua ihsan eylemelerini diledim.

Van 100.Yıl Üniversitesinin Kardiyoloji yoğun bakım ünitesinde oğlu, kızı ve eşiyle yaşama tutunmaya çalıştı. Amansız bir mücadeleydi. Bazen gelen haberler umut ve sevinç yüklüydü. Bazen de umutsuzluk.

2 Şubat 2014…

Pazar akşamı saat yirmi iki sularında zili acı acı çalan telefonu:

“İnşallah hayırlı haberdir.” Diye açtığımda yanıt buz gibi dondurucuydu.

“Ali’yi kaybettik.”

Biliyorum… Amber teyzem ve Veysel ağabey karşılayacak onu…

Ölüm mutlaka her canlının bir gün tadacağı gerçek diye yazmışlardı koca kabristanın giriş kapısının alnına.

Takdiri ilahiye karşı konulabilir miydi?

Geride kalanlara sabır ve güç dilemekten başka elden ne gelebilir ki?

Acımız tarifsiz…

Yazarın Diğer Yazıları