Şahin Akçap

Ambalaj kâğıtları

Şahin Akçap

Sizi bilmem ama benim en sevdiğim kokudur sayfalarını ilk kez açtığım kitap, gazete, dergilerinin arasına sinmiş mürekkep kokusu.

Ne şanslı çocuklardık biz!

Orta gelirli diyeceğimiz işçi babamızın her gün sektirmeden aldığı gazeteyi akşam dönüşleri sabırsızlıkla beklerdik. Zor geçen kış aylarında bazen günlük gazete okuyamazdık. Rahmet yolları kestiğinde; üç bazen beş gün gecikirdi gazete. Ama mutlaka o gazeteler birikerek hanemize girerdi.

Babamızın kitap, gazete, mecmua dolu küçük gömme dolabı evimizin en değerli yeriydi. Çok okurdu babamız. Fransız Devrimini yaratan temel nedenleri okuldan önce babamızın dolabındaki kitaplardan öğrenmiştik. Victor Hugo’nun Sefiller romanı kitap dolabımızın başyapıtı gibiydi.

Bir gün o gömme dolabı düzenlerken Fransız klasikleri arasında yer alan Michel Zevako’nun ünlü yapıtı Pardayanlar’ın on ciltlik kitabının son cildinin arka kapağına babam tarafımdan yazılan o notu fark etmiştim. Çok hasta olduğu bir sırada yazılmış notu vasiyet niteliğindeydi.

“Bir işçi baba geride ne bırakabilir ki. Onurlu bir hayat! Korkmayın size borç morç bırakmayacağım ama her okuduğunuzda namuslu bir hayatı anlatan Pardayanlar’ı bırakacağım.”

İşçi babam kitaplarını vasiyet ediyordu. En başta da Pardayanlar’ı… Dostluğun, vefanın, özverinin destansı romanını…

Gazeteler…

Hayatın can damarlarından biri… Çocukluğumuzdan bugüne kadar evimizden hiç eksik etmediğimiz.

Gazeteler vardı fikir yazısı olan…

Gazeteler vardı ki egemen sınıfların borazanlığını yapan...

Okuyanlar vardı gazeteleri…

Ya da okumak yerine ambalaj kâğıdı niyetine mutfakta, kilerde kap kaçak altına serenler…

Gazeteler için:

“Hiç birisini ayırmayın, okuyun.”Derdi Babamız.

Sonra da düşüncelerini söylerdi:

“Yayın organları hür olan ülkelerde her şey yolunda demektir. Çünkü hürriyet sınırsızdır. Düşüncelere pranga vurulmamıştır. Yazarları korkusuzca yazar. Ve hiçbir güç yazarları ve yazılanları tehdit etmez. Yazarları gazetelerinden kovulmaz, cehaletin hedefi olarak gösterilmez. Ancak her yazar yazdığından sorumlu olur. Gazeteciyse eğer eleştirdiği kişi ve kurumlar ona yasal hakları adına dava açabilir, yazdıklarında düzeltme isteyebilir.”

Hayatın dingin akışı içinde düşünceler ve karşı düşünceler çarpışmaya devam ediyor… Ama tarih:

“Kalem kılıçtan keskindir!”

“Güneş balçıkla sıvanamaz!” Gerçeğini kayıtlarından asla silmiyor.

Yazarın Diğer Yazıları