Şahin Akçap

10 Milyon 400 bin emekli...

Şahin Akçap

Kapının zili çalar.
Salondaki çiçeklere su veren Hatice Hanım seslenir:
"Hah geldi! Bu gelen benim emekli aylığım!" Der. Sonrada devam eder:
"Kimse yerinden kalkmasın. Maaşımı kendim teslim alacağım." Diye heyecanla kapıya yönelir.
Kapıyı açar. Gelen emekli maaşını aldığı bankanın kuryeleridir.
Nüfus cüzdanını gösterir, imzasını atar ve zarf içindeki emekli maaşı elinin içine sayılır sonrada kurye:
"Bir yanlışlık olmasın efendim bir de siz sayın." Ricasında bulunur. Hatice Hanım keyifle:
"Öyle ya evladım yerde bulsan bile say demiş büyüklerimiz." Diye aylığını ya da üç aylığını başparmağını diliyle ıslatarak tek tek sayar.
Bu fotoğraf yıllar önce farklıydı.
Banka önlerindeki kuyruklar sabahın erken saatlerinde başlar; şekeri düşen, tansiyonu yükselen emekliler oldukları yere yığılıp kalırdı.
10 Milyon 400 bin emekliye yazımın girişinde anlattığım olay yaşatılacak. Sosyal Güvenlik Kurumları hazırlıklarını tamamlamışlar. Sıra:
"Emekli maaşımı bana evde ödeyiniz." Dilekçesiyle başvuracak emeklilerin girişimine kalıyor.
Sosyal Güvenlik Kurumlarını çalışmalarını özellikle de Antalya SGK' sının özverili çalışmalarını birkaç kez yazdım. Doğrusu içinde güvenlikten doğacak sakıncaları da olsa bu uygulama muhteşem. Düşünenin, üzerinde çalışıp kafa yoranın emeğine sağlık!
Bugün sayıları hiç de azımsanmayacak kadar yaşlı emekli sağlığından dolayı yanında oğlu, kızı, damadı, gelini, torunu olmadan emekli aylığını almaya gidemiyor. Banka talimatlarında ıslak imza, nüfus cüzdanını gösterme gibi işlemler olmadığı takdirde dilekçe ile maaş almalarına da olanak yok. Bu uygulama ile zorluklar, zahmetler yokuşu ortadan kaldırılıyor ve bire bir görüşme sonucunda emeklinin maaşı kendisine sunuluyor.
Bu yöntemle SGK, emeklisini yüz be yüz görecek, eğer emekli hayatta değilse; ikinci veya üçüncü şahısların taklidini yaparak ve imzasını kullanarak maaşını alma eylemlerinin de önüne geçilmiş olunacak.
Bakalım bu yöntem için kaç emekli dilekçe verip hizmet bekleyecek, kaç emekli de çeşitli nedenleri gerekçe gösterip hizmetten yararlanmayacak.
Sağlıktaki internet erişimi ve telefonla randevu alarak doktora gitme kolaylığından sonra bu güzel uygulamanın da emeklileri sevindireceğini söyleyebilirim. Dilerim bu güzellik emekli maaşlarının artırılmasına da kapı aralar, maddi sıkıntı içindeki emeklilerimizin yüzü güler.
Savurganlık bir hastalık mıdır?                         
Öğrencilerime geçtiğimiz haftalarda haber olan Uruguay Devlet Başkanının mütevazı yaşamından söz etmiştim. Çok etkilenmişlerdi. Başkan Jose Mujica devlet başkanlığından aldığı maaşın dörtte birini ihtiyaçları için harcarken, geri kalanını ihtiyacı olanlara bağışlıyor. Yılda bir ederi göz kamaştırıcı rakamlarla tefriş edilen köşklerde oturmuyor. Köhne bir ev ve kendine yetebilen eşyalarıyla yaşamını sürdürüyor. Ve halkı da bu eski gerillayı çok ama çok seviyor.
Uruguay liderinin yaşamını hatırlatan bir haber oldu. Şimdi Karabük Milletvekili olan eski Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin'in makam aracında kullanılan benzinden söz ediliyor. Ediliyor çünkü aracın yakıtına on beş ayda tam tamına devlet kesesinden 33 bin 888 YTL ödenmiş.
Haberin altındaki yorumlara bir göz attım. Hiç de iyimser yorumlar değildi yazılanlar.
Okullarda her gün israftan söz ediyoruz. Gereksiz açık bırakılan elektrikten, sudan, kötü ve hor kullanılan defterden, kitaptan, yiyecek ve içecekten. Savurganlığın ne kötü alışkanlık olduğunu anlatıyoruz. Ancak en üsttekilerin de yaşamlarıyla bu anlattıklarımıza örnek olmaları gerekiyor.
Bugün devlet katında olanların devlet hazinesine fatura edilen masraflarının çetelesi çıkarılsa sanırım ki dudak uçuklatan rakamlarla karşılaşırız.
Neden Uruguay Devlet Lideri yaşamında sadeliği yeğler de bizim liderlerimiz aynı titizliği göstermez doğrusu düşündürücüdür. Oysaki dinimizde en büyük suçlar arasındadır israf. 
"İsraf haramdır!" Sözü her zaman bir nasihat olarak da eğitimi içinde verilir. Ve büyüklerimiz özel ve devlet işlerin birbirinden titizlikle ayrılması gerektiğini hepimizin çok iyi bildiği Hazreti Ömer'in:
"Mum!" Öyküsüyle anlatır.
Hazreti Ömer'in iki mumu varmış. Birisini devlet işlerinde kullanırmış diğerini kendi özel işlerinde. Ve zinhar devletin bütçesinden alınmış mumu özel işlerinde kullanmazmış. Onun içindir ki ona;
"Adaletli Ömer!" Lakabı verilmiş ve Hazreti Ömer Adaleti o günden bugüne anlatıla gelmiş.
Uruguay Devlet Başkanı'nın kaç koruması varmış biliyor musunuz?
"İki!"
Birde üçayaklı yaşlı bir köpeği...
Halkının içinde onlarca korumayla da dolaşmazmış. Çünkü halkının sevgisi onun en güçlü kalkanıymış.
Yazı başlığımın yanıtına gelince... Savurganlık elbette çok büyük bir hastalık! Ve de debdebenin yarattığı affedilmez bir sorumsuzluk ve şımarıklık! Hele bu şımarıklık; devlet ve millet cebinden yapılıyorsa basbayağı suç!

Yazarın Diğer Yazıları