Şahbettin Uluat

Van'ımız, Yazımız, Kadınlarımız

Şahbettin Uluat

Babam karayolu işçisiydi. Yaz aylarında yapım onarım, kış aylarında kar temizleme işleri yaptığından çoğu zaman evde olmazdı.

Ben çocukken yaz aylarında annem diğer pek çok annenin ve ailenin de yaptığı gibi zaman zaman beni ve kardeşlerimi elimizden tutup İskele'ye ya da Fidanlık'a denize götürürdü. Başkaları eşleriyle, dedeleriyle, nineleriyle gelirlerdi.

Yalnız gittiğimiz pek olmazdı, genellikle komşularla ya da akrabalarla giderdik. Gittikten sonra orada karşılaştığımız kimi başka tanıdıklarla birlikte oturup sofralarımızı bölüştüğümüz de olurdu.

Hem İskele'de, hem de Fidanlık'ta kilimlerimizi ya da çullarımızı serip oturabileceğimiz bize gölgelik sağlayan büyük ağaçlar vardı. Bu ağaçlara iplerimizi bağlayıp salıncaklar yapar sallanır; içlerine bebekleri koyup uyuturduk.

Her iki piknik alanında da, denize gelenlerin gereksinimlerini karşılayabilecekleri sebil suyu akıp giden çeşmeler vardı. Oturacağımız ağaç altlarını bulup yerleştikten sonra semaverlerimizle, güğümlerimizle, çaydanlıklarımızla o çeşmelerden su getirmek biz çocuklara düşerdi.

Fidanlık kamu malıydı, Şamranaltı Mahallesindeydi. Sonraki yıllarda Van Gölü'nün yükselmesinden etkilendi, o güzelim ağaçlarının çoğu tuzlu sudan etkilenip kurudu. Uzun zamandır görmedim ama zaten bir kısmı sazlık, bataklık olan bölge bildiğim kadarıyla göldeki, çevredeki kirlilikten de etkilenip önemini yitirdi.

İskele'de o günlerde oturduğumuz bahçeler de zamanla benzer şekilde göl suyunun yükselmesinden etkilendi. O bahçeler şimdiki İskele Çarşısı olan yerin kıyı tarafındaydı. Yani çok sonraları Polis Okulu olarak düşünülüp inşa edilen ama bu amaçla kullanılmayan binanın hemen yan tarafındaydı. O güzelim meyve ağaçları, bahçeler silindi gitti.

O bahçeler şahıs malıydı ama şimdiki gibi gidip oturduğumuz anda hemen birileri tahsildar gibi kafamıza dikilmezdi. Kimse paradan bahsetmezdi. Toplumsal hoşgörü düzeyi biraz daha yüksekti.

Hem İskele'de, hem Fidanlık'ta bir yandan ağaçların altında yemeğimizi yer, çayımızı içer hoşça vakit geçirir, bir yandan da denize girer, geç vakte kadar eğlenirdik.

Ailece denize gideceksek hafta içi günleri tercih ederdik. Hafta sonları deniz kalabalık olurdu. Kadınlar hafta içi günlerde denize gidince kendilerini daha iyi hissederlerdi.

Denize gideceğimiz günler bizi telaşlandıran başlıca neden, vaktinde gidip gölgesi bol ağaçların altına, düzgün zeminlere yerleşmek olurdu. Öğlenden sonra gelenler genellikle güneşten etkilenen yerlerde oturmak zorunda kalırlardı.

Hem İskele'de, hem Fidanlık'ta resmi olarak ayrılmamış olsa da kadınların ve erkeklerin suya girdiği yerler farklıydı. Herkes bunu bilir ve saygı gösterirdi.

Bu iki merkeze belediye otobüsleriyle giderdik. Tam anımsamıyorum ama her halde minibüsler de çalışırdı.

Edremit Sokağı dedikleri Van Kalesi civarında bir yer de vardı ki, oranın suyu berrak ve güzel, kumsalı temizdi ama altında serinleyecek ağacı, gölgelenecek yeri  yoktu. Bir keresinde oraya öküz arabası ile gittiğimizi ve ön tarafını havaya kaldırdığımız arabanın gölgesinde oturduğumuzu hayal meyal anımsıyorum.

Edremit, Molla Kasım, Ayanıs, Bardakçı, Akdamar Adası, Gevaş ve diğer yakın uzak sahillerde de elbette denize girilebiliyordu. Ancak Edremit dışında kalanlara herkesin ulaşma şansı yoktu. Buna karşılık Edremit'in bahçeleri de insanların rağbet ettiği önemli piknik duraklarındandı.

Öyle şimdiki gibi yazlıklar yoktu. Yazlık kavramından da haberimiz yoktu.

O zamanlar şehrin kanalizasyon alt yapısı da yoktu. Yeri gelmişken dile getirmeden olmaz; tuvalet çukurlarına o günlerde henüz deterjan atığı kimyasallar da atılmadığı için o çukurların muhteviyatı bahar aylarında bostanlarda doğal gübre olarak kullanılıyordu ve mükemmel doğal sebze ve meyve ürünleri elde ediliyordu.

Uzun yıllar sonra Van'a kanalizasyon tesisi kurulduğunda Beşyol'da  yapılan törende ben de vardım. O günkü belediye başkanımız, fedakar, çalışkan, Van sevdalısı insan rahmetli Tayyar Dabbağoğlu'da konuşmuş "ümit ediyorum ki, devletimiz şehrin atık sularını taşıyacak olan bu kanalizasyonun en önemli değerlerimizden olan gölümüze zarar vermesini engelleyecek uygun arıtma tesisini de bizlerden esirgemeyecektir" demişti.

Sonraları kanalizasyon faaliyete geçti. O günlerde yapılan arıtma tesisi zaman zaman çalıştı, zaman zaman çalışmadı, bazen yetersiz kaldı.

Göl kanalizasyonun deşarj olduğu için yakınından başlayarak kirlendi.

Şimdi bildiğim kadarıyla Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nin bulunduğu bölgede de, Bardakçı'da da göle girmenin sağlıklı olmadığı ifade ediliyor. Elbette bu durumun İskele'yi, Van Kalesi civarındaki bölgeyi, Şamranaltı'nı da kapsadığını söylemek mümkün.

Güzelim serhat şehrimizin bu eksiğini gelir gelmez fark eden ve gerekli girişimlerini esirgemeyip memleketimize yakışır büyüklükte ve donanımda bir arıtma tesisinin inşaatını başlatan mevcut il yönetimi ile onu destekleyen ülke yönetimi, bu ciddi sıkıntıyı gidermek üzere harekete geçmiş, gerekli projeyi el birliği ile devreye sokmuştur. Bu Van ve Vanlı açısından sevindiricidir ve önemlidir.

Ümit ediyorum ki, en kısa zamanda şehrimiz eski temiz gölüne kavuşacaktır.

***

Van bugün artık yukarıda ifade etmiş olduğum eski Van değildir. Van artık bir büyükşehirdir.

Ciddi anlamda göç almış, dağlara, tepelere doğru depreme dayanıklı sağlam zeminlere dağılmış, büyük bölümü deprem sürecinde devletimizin şefkatli eli tarafından imar edilmiş yerleşim yerleriyle devasa bir kent haline gelmiştir.

Bizi ellerimizden tutup İskele'ye, Fidanlığ'a götüren annelerin büyük bir çoğunluğu şu an artık yaşamıyor.

Ancak onların kızları, torunları, gelinleri bugün de bizimle ve bu şehirdedir. Bizlerin olduğu gibi, onların da yaz aylarında denize girme ihtiyaçları ve arzuları ve talepleri söz konusudur.

Şehir merkezindeki taşıt kalabalığına bakılarak "yahu, herkesin arabası var, arabası olmayanlar için de toplu taşıma şimdi artık yeterli durumda. Herkes istediği yere gidip istediği gibi denize girebilir" demek birileri için mümkün olsa da aslında bu bakış açısı sorunludur. Olay o kadar basit değildir.

Geçen yıla kadar toplu taşıma araçlarıyla Edremit'e giden ve orada ben bilmiyorum ama çarşıya yakın bir yerdeki gözden uzak bölgede denize girebilen kadınlar için  yeni düzenlemelerle o alan artık kapanmıştır.

Yani sahildeki işgallere son veren, sahilleri güzelleştiren ve halk tarafından ayakta alkışlanan Edremit sahil projesi belki de bilmeyerek o olanağı biçmiş, oraya giden kadınları ortada bırakmış, orta ve alt gelir kesiminden bu kadınların yılda birkaç kez için de olsa temiz bir yerden suya girme şansını tüketmiştir.

Buna karşılık, Edremit Kaymakamlığımız halkın tamamını gözeterek Hidroelektrik Santrali olarak bilinen yerin karşı tarafına, kum taşıyarak, çeşitli yatırımlar yaparak, eleman sağlayarak  kadın - erkek herkesin yararlanabileceği ücretsiz girilen bir plaj yapıp hizmete açmış, plajın bir bölümünü de hassasiyetleri olan hanımlara özel hale getirmiştir. 

Bu yaz bir kere gitme fırsatı bulduğum, sabah 09.00 akşam 19.00 saatleri arasında açık olan bu plaj bildiğimiz Edremit ilçesinin çıkışında bulunmaktadır. Biraz gözden uzak olduğu için doğal olarak ihtiyaç sahibi pek çok kadınımız tarafından da henüz bilinmemektedir.

Ayrıca plaj içinde erkeklere ve genele açık bölümde iki şezlongla birlikte 15.00 TL karşılığı kiralanabilen şemsiye dışında gölge olanağı görmedim. Büyük olasılıkla kadınlara ayrılmış tarafta da durum farklı değildi. Yani hem plajda olmak, hem de gölgelenmek isteyen kadınlar da  anladığım kadarıyla bu maliyeti göze almak durumundaydı. Plajın hemen dışında, plajla anayol arasında sınırlı bir piknik alanı olduğunu da ifade etmekte yarar var.

Sonuçta, bu şehirde yaşayan, özel arabaları olmayan ve kendi başlarına Edremit'in çıkışındaki plaja gitmeye cesaret edemeyen kadınlarla, tertemiz su görmek isteyen kadınlarımızın bir süre daha sabretmeleri icap edecek gibi görünüyor.

Bütün bunları ifade ettikten sonra aynı konu ile bağlantılı olarak yıllardır kafamı meşgul eden Edremit'teki Karayolları Eğitim Kampı ile ilgili bir soruna da değinmeden geçemeyeceğim.

Anayasa'mızın 43. maddesi şu şekildedir:

"Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.

Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeridinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.

Kıyılarla sahil şeritlerinin kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları kanunla düzenlenir."

Yani biz Vanlıların bu maddeye bağlı kalarak şöyle düşünmemiz gerekmektedir;

Van'ımızın gözbebeği Edremit'in piknik ve plaj için en elverişli alanlarından biri olan, kolayca ulaşılabilen güzel ve geniş bir sahil şeridi vardır ki, kamu malıdır. Bu kamu malı kıyı kanunu kapsamında "kamu yararı gözetilerek" bir kamu kuruluşu olan Karayolları kurumuna tahsis edilmiş, yıllardır kamunun kendisi olan halkın genel kullanımına kapatılmıştır.

Biz de yıllarca böyle olduğunu düşünmüşüz.

Düşünmüşüz düşünmesine de ne edelim ki, ne tam anlayabilmiş, ne de sindirebilmişiz. 

Yarar anlamında bakıldığında, bütün halk mı daha sağlam kamu, yoksa günümüzde geçmişe göre ciddi anlamda küçülmüş bulunan bir kamu kuruluşu mu? İşin içinden çıkamamışız.

Son süreçte bütün Van halkının gözü önünde, göz dolduran çalışmalarıyla Edremit sahillerini adeta cennete çeviren, pek çok işgale son veren kaymakamımız da eminim ki bir şekilde bu gerçeği görmüştür. Bir bildiği de var ki, el atmamıştır. Öyle olunca da Karayolları Eğitim Tesisi'nin bulunduğu bölge son değişikliklerden nasibini almamış beklentilerimiz gerçekleşmemiştir. 

Babam Karayolları emeklisi, kendim de vaktiyle Karayolları teşkilatında çalışmış biri olduğum halde, bizim giremediğimiz bu tesis yaz aylarında, görüldüğü kadarıyla çok sınırlı bir kitleye hizmet vermektedir. Genel anlamda; yaz - kış ne kadar kullanıldığı da tarafımızdan bilinmemektedir. Yani

yaz ayları boyunca Türkiye'nin her yerinden konuklar ağırlayan ve turizmde iddialı olan Van için, güzel bir plaj olmazsa olmaz ihtiyaçlar arasındadır. Buna karşılık söz konusu tesis dışarıdan bakıldığında atıl görünmektedir. 

Halihazırda, her isteyen toplu taşıma araçlarıyla ve yollarda kalma kaygısı taşımadan Molla Kasım'a, Ayanıs'a ya da başka yerlere gidememektedir. Gelecekte sorunlar aşılacak, bu mümkün olacaktır ama bugün için henüz şartlar tam olgunlaşmamıştır.

Şu an gidilebilen yer Edremit'tir ve küçük bir dokunuş Edremit'i çok daha değerli kılabilecek durumdadır.

Ümidim odur ki, Saygıdeğer Valimiz, Sayın Kaymakamımız sesimize kulak verir, bu konuda kendilerinin bildiği, bizim bilmediğimiz engelleri ortadan kaldırır bu dileğimizi yerine getirir, beklentilerimizi gerçekleştirir ve o bölgeyi halkın kullanımına açarlar.

Açarlar ve pek çok denize ulaşamayan anne ile çocuğun da düşleri gerçek olur. Anneler çocuklarının ellerinden tutup eskiden olduğu gibi denize götürebilirler.

NOT: Aslında yazları plaj olarak halka açıldığı sürece, kışları o bölgenin Eğitim Tesisi olarak kullanılmasında da bir sakınca yoktur ve pek çok kuruluşta eğitimler genellikle sezon dışında yapılmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları