Şahbettin Uluat

Dünya Dönüyor

Şahbettin Uluat

Üzerinde yaşadığımız dünya artık bizim çocukluk dönemimizin dünyası değil.

O günlerde Amerikalıların, Avrupalıların evlerinde izlemekte oldukları televizyondan bizim çoğumuzun haberi bile yoktu. Oralarda kimi taşıt markaları devirlerini tamamlamış, yeni ve daha modern araçlar kullanılmaya başlamıştı. Bizde olanların sayısı sınırlıydı, çoğu ithaldi ve Anadol marka otomobiller yeni yeni üretiliyordu.

Yerleşim yerlerini birbirlerine bağlayan yollar dar ve yetersizdi.

Haberleşme olanakları kısıtlıydı. Merkez postanenin üst katındaki santralde çalışan sınırlı sayıda hanım personel şehirlerarası telefon görüşmelerini sağlayan bağlantıları kurmaya yetiyordu.  Otomatik santrallerin gelmesi de, kablolu telefonların işyerlerine, evlere yaygınlaşması da yaşadığımız zaman diliminde oldu.

Biz çocuklar Türkçeye çevrilmiş yabancı kaynaklı Tommiks, Teksas, Zagor, Teks, Kinova, Pekos Bill, Tom Braks, 1001 Roman ve bizim yazarçizerlerimizin çizdikleri Tarkan, Karaoğlan, Bahadır gibi çizgi romanlarla, Doğan Kardeş dergisiyle, hayal dünyamızı zenginleştirirken, ödevlerimizi İl Halk Kütüphanesi'ndeki Hayat Ansiklopedisi ile Küçük Ansiklopedi'den yaparken büyüklerimiz kış aylarında bazen üç - dört günde ve üç dört günlük gelen gazeteler, dergiler aracılığıyla dünyadan haber alıyorlardı.

Genç bayanlar için cep fotoromanlar, Ses ve Hayat mecmuaları vardı.

Bir de Pazar mecmuası vardı ama onu kim alırdı bilmem.

Karayolu işçisi olan babam yaz aylarında şantiyelerde, kış aylarında kar ekibi çalışmalarında olurdu. Çok sık göremezdik. Nüfusun büyük bir çoğunluğunun gelir düzeyi aşağı yukarı bizimki gibiydi. Dolayısıyla başka ülkelerde, başka şehirlerde tam olarak insanlar nelere sahip; nasıl yaşıyor bilmezdik. Teksas çizgi romanındaki kırmızı urbalıların sömürgeci İngiliz askerleri olduklarını da bilmezdik.

Görüp bildiğimiz tek yer Van'dı. Tanıdıklarımız da mahallemizin, okulumuzun, çevremizin insanlarıydı.

Oysa o gün bile bizim o çizgi romanlarla genişlemiş akıllarımıza bile sığmayacak kadar çok güç, para ve şöhret sahibi kimseler; güçlü devletlerle, güçlü kuruluşlar, açık - gizli örgütler vardı ve onların bizim hayal bile edemeyeceğimiz hedefleri, işleri, planları vardı.

Yani bizim rüyalarımızda çizgi film kahramanları, film aktör ve aktrisleri dolaşırken; ufkumuzun ulaşabildiği yer oralarken başkaları çoktan sadece beş güçlü devletin veto hakkına sahip olduğu Birleşmiş Milletler işini bitirmişti bile.

Amerikan mafyasını anlatan Baba filmini izlediğimizde çocuklukla delikanlılık arasında bir yerdeydik.

İlk kez o filmle anlamıştık birilerinin gizli kapaklı işler çevirerek inanılmaz güçler kazanabileceklerini, yasal olmayan bir şekilde bir araya gelip örgütlenebileceklerini ve sonrasında da kimi çıkar hesapları ile insanları kolayca harcayabileceklerini.

O kadarını anlamıştık ama anlamadıklarımız da çoktu.

Aradan aylar, yıllar geçti. Anladıklarımızın da, anlamadıklarımızın da yuvarlanan bir kartopu gibi büyüdüğü aylar, yıllar.

Uzay bilim ve teknolojileri de, elektronik ve haberleşme bilim ve teknolojileri de, sağlık bilim ve teknolojileri de, genetik bilimi de, bütün ötekiler de bu yıllar içinde inanılmaz gelişmeler gösterdi.

Elle tutulur, gözle görülür şeylerdeki gelişmeler niyetleri ve amelleri de belirledi, geliştirdi, dönüştürdü.

 İyi insanların niyetleri de, amelleri de iyiydi ama hem siyahı hem beyazı, hem grisi olan dünya onlardan ibaret değildi. 

Çoktandır dünyanın ağalığına, muhtarlığına, patronluğuna niyetlenenler bütün bu bilim ve teknolojileri ya kullandılar ya da kendi talepleri doğrultusunda her dönemde yeniden geliştirdiler.

Geliştirdiklerinin bir kısmını dünyanın geri kalanı ile paylaştılar, bir kısmını sakladılar.

Uzun vadeli planlar, programlar yaptılar. Sistemler, düşünce kuruluşları kurdular.

Bugün artık birileri döşemiş oldukları görünen görünmeyen hatlarla insanları izlemeye alabiliyorlar. Dünyanın her yerinde insanların hizmetine sundukları bedava programlarla, sosyal medya hesaplarıyla her ülkeden yediden doksan yediye herkesi telefon ya da bilgisayar ekranı önüne çekebiliyor ve bu yolla kimliklerini, fikirlerini, konumlarını, telefon numaralarını ve başkaca özel bilgilerini kayıtlara geçirebiliyorlar. Üstelik bütün bu bilgileri hedef kullanıcının kendi eliyle, gönüllü olarak vermesini sağlıyorlar.

Bu arada çoğumuzun anlayamayacağı kadar büyük hayaller kuruyorlar.

Kendi inandıkları tanrıyı kıyamete zorlamaya çalışanları da var; yeryüzü üzerindeki insan sayısını azaltıp dünyanın sahibi olmaya çalışanları da, başka hesaplar kovalayanları da. 

Elbette tek başına hayal yetmiyor. Büyük hayaller büyük planlar, araçlar, kaynaklar, çabalar gerektiriyor.

Onların bir kısmının uzun ve kısa vadeli planları da, yeterince geniş ufukları da, uzman çalışanları da, sayılmayacak kadar çok paraları da, her kültürden ve türden maşaları da, laboratuarları da, büyük çarkları çevirebilecek güçleri de var.

Bu yüzden sonuçta bir bağlantıları olsun ya da olmasın, dünyanın kapısı, küresel etki yapan ağır bir felaketle her çalındığında ilk akla gelenler hep onlar oluyorlar. 

Yazarın Diğer Yazıları